Çözülemeyen Sır!

Haziran 5, 2009

Burada taşlar kendi kendine hareket ediyor.

ABD’nin Kaliforniya ile Nevada eyaletlerinin sınırında bulunan Death Valley (Ölüm Vadisi), “hareket eden taşları” ile yıllardan beri bilim adamlarını çekiyor.

Günlerce gözlemlenen taşların yer değiştirmesi ise tüm araştırmalara rağmen açıklanamıyor.

Bir teze göre, rüzgar, taşların kum üzerinde kaymalarını sağlıyor.

Ancak yüzlerce kiloluk taşları hareket ettirecek kadar şiddetli rüzgarlar kaydedilmiyor.

Ayrıca aynı noktadan hareket etmeye başlayan taşların nasıl olup da farklı yönlere yöneldiklerini kimse açıklayamıyor.

Rüzgar teorisine karşı çıkanlar “Rüzgar, aynı noktadan hareket etmeye başlayan iki taşı aynı yöne kaydırır. Ama burada durum farklı” diyor.

Üstelik kayalar sürekli hareket halinde değil. Bu gizemli yolculuk iki ya da üç yılda bir oluyor.

Üstelik her hareketleri de aynı uzunlukta oluyor. Bir sene 6 metre hareket ediyorlarsa, üç yıl sonra da aynı oranda hareket ediyorlar.

Bu gizemli taşların 30 santime kadar genişlikleri oluyor. 2,5 metre kadar da derinlikleri var.

Taşların hareket ettiği zemin ise kuru bir zemin değil. İnce bir çamur tabakasıyla örtülü ve her zaman hafif ıslak…











Ramiz Ongun : Bir Türk Millet Aşığı

Haziran 1, 2009

Ramiz Ongun’u uzun uzadıya anlatmamıza gerek yok. Hayatı, nerede doğduğu ne iş yaptığı da hiç önemli değil. Sadece aşağıdaki diyoloğu okuyun yeter. Kim olduğunu çok iyi anlayacaksınız. o bir millet aşığı. Hem de karşılıksız seven aşıklardan.

Ergenekon paşaların anılarını ortaya çıkardı. MHP’li Ramiz Ongun ile Hurşit Tolon arasında ilginç diyaloglar yaşanmış.

Image

Ergenekon soruşturması beraberinde ilginç anıları gün ışığına çıkarttı. MHP’li Ramiz Ongun bir yemekte buluştuğu emekli orgeneral Hurşit Tolon’u sert sözlerle uyarmış.Zaman’dan Ömer Şahin, Başkent kulislerinde konuşulan bu haberi verdi. Buna göre Ongün, Tolon’a “Sizde vatan, millet işlerine yeni giren genç subayların heyecanını, acemiliğini gördüm. Paşa, kendinizi bu milletten alacaklı mı hissediyorsunuz? Biz memleketi karşılıksız sevdik. Türkiye, eskisinden daha iyi” diyerek tepki göstermiş.

Kutsal yolculuktan etkilenen eski Başbakanlık Müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu’nun verdiği yemeğe ülkücü camianın önde gelen isimlerinin yanı sıra Ergenekon kapsamında tutuklanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon da katılmış.

Başkentteki yemeği Mesut Yılmaz döneminde Başbakanlık müsteşarlığı yapan Yaşar Yazıcıoğlu düzenledi. Oğluna ait Tike Restaurant’a ülkücü camiadan birçok isim davet edildi. Namık Kemal Zeybek, Enis Öksüz, Baki Tuğ gibi tanınmış simalar da katılımcılar arasındaydı.

Yemeğin tek asker ve sürpriz misafiri emekli Orgeneral Hurşit Tolon’du. Alkol alan tek isim de o oldu. Katılımcılardan alınan bilgilere göre, hacdan çok etkilendiğini ve bunu paylaşmak için yemek düzenlediğini söyleyen Yazıcıoğlu, misafirlerinden tek tek konuşma ricasında bulundu. Yemeğe damga vuran diyalog, Hurşit Tolon ile Ramiz Ongun arasında yaşandı.

VATAN SATILIYOR

Tolon, memleketin çok kötü yönetildiğini söyleyerek “Vatan satılıyor, ülke batıyor. Artık silkinmek, milleti uyandırmak lazım.” dedi. Paşa’nın bu konuşmasına Ongun’dan tepki geldi: “Sizde vatan, millet işlerine yeni giren genç subayların heyecanını, acemiliğini gördüm.” Bu sözlere şaşıran Tolon, “Ben 50 yıl bu ülkeye hizmet ettim.” dedi.

SAYENİZDE DOKTORA YAPAMADIM

Ongun, tekrar söz alarak şunları kaydetti: “Vatana biz de hizmet ettik. 12 Mart’ta, 12 Eylül’de kendimizi siper ettik. 2 dilim, 2 diplomam var. Sayenizde doktora yapamadım. Şu anda 480 milyon alan Bağ-Kur’luyum. Vatanıma, milletime helal hoş olsun. Siz emekli olsanız da makam aracınız, korumanız var. Hâlâ kendinizi bu milletten alacaklı mı görüyorsunuz? Paşa, şunu unutmayın. Biz bu vatanı rütbe, makam için değil, karşılıksız sevdik.”

‘DEVLETİ ORDU KURDU’ TEZİNE İTİRAZ

Ongun, Namık Kemal Zeybek ile de polemik yaşadı. Zeybek, Tolon’a hitaben, ‘Sayın Orgeneralim’ diye başladığı konuşmasında, ‘Bu devleti ordu kurdu’ tezini işledi. Ongun, bu sözlere de karşı çıktı: “Bu devleti millet kurdu.” Ongun’un sözlerine bazı isimler, “Millet dediğin bir avuç köylüydü.” diye itiraz etti. Ongun ise çarpıcı bir cevap verdi: “O bir avuç köylü dediğiniz insanlar kefen bezini, ununu askere vererek Kurtuluş Savaşı’nı yaptı.”

17 Mart 1947 tarihinde Adana’nın Kozan ilçesinin Kale köyünde doğdu. Tarım ve ticaretle uğraşan bir ailenin, yedi çocuğundan en küçüğüdür. İlk ve orta öğrenimini Adana’da tamamladıktan sonra, Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İktisat Bölümü’nü ve Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ni bitirdi. Alparslan Türkeş ile 1964 yılında Adana Türk Ocağı’nda verdiği bir konferansta tanıştı. Aynı dönemde CKMP’ye girdi.

Ramiz Ongun, Türkiye’nin öğrenci eylemiyle ilk tanıştığı 1969 – 1971 yılları arasında Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı, 1974 – 1975 yıllarında MHP Gençlik Kolları Genel Başkanlığı ve MHP Genel İdare Kurulu Üyeliği,1975 – 1978 yılları arasında MHP Gençlik Teşkilatları ve Yan Kuruluşlar (Ülkü-Tek, Ülküm, Ülkü-Bir, Ülkücü-İşçiler, Ülkü-Köy Gibi) Sorumlu Genel Başkan Müşavirliği, 1978 – 1980 yılları arasında MHP Genel Merkez Eğitimciler Birimi’nin oluşturulmasından sorumlu olarak MHP Genel Merkezi nezdinde Koordinasyon Başkanlığı yaptı. Ayrıca 12 Eylül 1980 öncesinde Gün Sazak’ın Gümrük ve Tekel Bakanlığı döneminde oluşturduğu Gümrük Kontrolörleri Kurulu Başkanlığı’nı vekaleten yürüttü.

12 Eylül darbesinden 13 ay sonra Alparslan Türkeş’in emriyle yurt dışına gitti. Almanya’da üniversiteden sınıf arkadaşı Nesrin Hanım’la (Eski Hıfzısıhha Başkan Vekili) evlendi. O yıllarda geçinmek için bir şarküteride kasaplık dahi yapan Ongun, 1989’da yurda döndü.

12 Eylül 1980 ihtilalini müteakip MHP ve Yan Kuruluşlar hakkında açılan davadan yargılandı ve beraat etti. 1992 yılından itibaren Türk Ocakları Merkez Yönetim Kurulu Üyesi’dir.

Ölümünden bir ay önce (1 Mart 1997), Türkeş tarafından MHP kadrolarını yeniden canlandırmakla görevlendirildi. Üç kez Bahçeli’ye karşı aday oldu, seçilemedi. Evli, ikisi kız, biri erkek üç çocuk sahibidir. Almanca bilmektedir.


Evliya Çelebi

Mayıs 27, 2009

evliya_celebiEvliya Çelebi b. Derviş Mehmed Zilli, 25 Mart 1611 (10 Muharrem 1020) tarihinde İstanbul’da Unkapanı’nda doğmuştur. 1684 (1095) yılında 73 yaşında Mısır’da öldüğü kabul edilmektedir. Fatih Sultan Mehmed zamanında Sancakbeyi olan buyükbabası, Germiyanoğlu Yakub Bey’in veya Hoca Ahmed Yesevî’nin ardıllarındandır. İstanbul’un fethinden hemen sonra aslen Kütahyalı olan ailesi İstanbul’a gelip yerleşmiştir. Annesi I. Ahmed’in sarayına bir Kafkaslı cariye olarak girmiştir. Babası Derviş Mehmed Zilli, Kanuni Sultan Süleyman’dan I. Ahmed’e kadarki padişahların kuyumcubaşılığında bulunmuş ve seferlere katılmış, 1648(1058) yılında 117 yaşında ölmüştür. Kanuni’nin Zigetvar seferinde önemli hizmetleri bulunan babasının geniş çevresindeki şahsiyetlerin serüvenlerini hikâye ettikleri aile sohbetlerine katılan Evliya Çelebi, dünyayı gezip görme merakına kapılmıştır.

Evliya Çelebi, sıbyan mektebinde okuduktan sonra Şeyhü’l-islam Hamid Efendi Medresesi’nde yedi yıl okumuş ve Müderris Ahfeş Efendi’den ders almıştır. Musiki ile ilgilendi. Kuran’ı ezberleyerek “hafız” olmuştur. Derviş Ömer Efendi’den musiki eğitimi aldı. Çelebi babasının yanında çalışmış, orada çalışan Rumlardan Rumca öğrenmiştir. Daha sonra Enderun’a alınarak yetiştirilmiş(1635–39), 40 akçe maaşla sipahi olmuştur. 1035 yılının. Evliya çelebi, Revan seferinden dönen IV. Murat’a Silahtar Melek Ahmed Ağa tarafından Kadir gecesi Ayasofya’da takdim edilmiş ve padişahın emriyle (Evliya Çelebi, sonraki sadrazam Melek Ahmed Paşa olan dayısının yardımıyle 1635 yılında Enderun’a girebilmiş) saraya alınmıştır. Padişaha takdimi sırasında Evliya Çelebi birçok dil biliyordu. Kıvrak zekâsı, bilgisi ve aşırı öğrenme isteğiyle padişahın dikkatini çekmiştir. Sarayda uzun süre kalarak eğitimine devam etmiştir. Padişahın ölümünden sonra çekilerek ilk gezisi olan Bursa’ya gitmiştir.

image005

İzmit, Trabzon(1640) ve Girit(1645) yolculuklarına da çıkan Evliya Çelebi, 50 yıl boyunca Avusturya, Hicaz, Mısır, Sudan, Habeşistan, Dağıstan gibi birçok ülkeyi dolaşmıştır.. Kıvrak bir mizaha ve sosyal zekâya sahip olan mürekkep yalamış Evliya Çelebi, çevresinde aranan, sevilen bir şahıs olmuştur. Zengin bir aileye mensup olduğundan yolculuk masraflarını bazen kendisi finanse eder bazen de

bu seyahatlerini imamlık yapmak, köyleri tahrir etmek, vergi toplamak, önemli mektuplar götürmek, savaşa katılmak, elçilik yapmak gibi çeşitli hizmetler vesilesiyle gerçekleştirmiştir. Evliya Çelebi seyahat uğruna ufak tefek görevler üslenmiş ve bazen maiyetinde bulunduğu beylerbeyi, serdarlar ve vezirlerle hoş geçinmeye çalışmış, alçakgönüllülüğü ve sosyal vasıflarıyla aranan biri olup dostlarının sayısını arttırmıştır.

Evliya Çelebi’nin yazdığı Seyahatname’nin X. Cildi eksik bir şekilde birden bire bitmektedir. Bu sebeple de Evliya’nın eserini bir sonuca bağlayamadan vefat ettiği tahmin edilmektedir. Vefat yeri ve tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Takriben 1684 yılında vefat ettiği tahmin edilmektedir.

Evliya Çelebi’nin Mısır’dan İstanbul’a döndükten sonra öldüğüne, mezarının Meyyitzade Kabri civarındaki aile kabristanında bulunduğuna dair iddialar da vardır.


Dağardı Yolları

Mayıs 4, 2009

Buradan öncelikle bu imakanı tanıyan site ekibine  çok teşekkür ediyorum.  aşağıdaki siir sadece bundan önce ve sonra yaşanıcak olan yada yaşanmış acılara bir elçidir berki.  Şu an öncelikle yeni yönetime görevinde başarılar diler ve bu YOL DURUMUNU ELE ALMASINI bütün dileğimle ve bir çok dağardı ve merkez yolu olan simav yolunun da ele alınmasını tüm simavli yaşayanlar olarak simavli yöneticiler mizin de yerine getirmelerini arz ederim.

Çünki büyük bir sorun gece yolculuğunda yaşanılan sıkıntı ve aydınlatmalarının olmayışı kazalara ve doğabilecek hayvan ölümlerine açık bir tehlike oluşturmaktadır. keza gündüz içinde bu geçerli. Geçmiş senelere bakıldığında bir çok kaza gerçekleşmiş olup sonucunda fert ölümleri ve hayvan ölümleri maddi kayıplar gerçekleşmiştir. yetkilileri bir kez daha bu hassaiyeti göz önünde bulunduracaklarından dolayı teşekür ederim..

gözlerim kapanmadan önce yoldaydım
damperli bir kamyon kadar gürültülü
ve bir o kadar sabırlı…
bir menzil bir başka menzile,
bir kilometre başka kilometreye değiyordu
kalbimden acılı şarkılar geçiyor,
sigaramın dumanı akşamla gülüşüyordu
yoldaydım…
kirli beyaz gömleğimin üstünde yağ lekeleri,
arka dörtlüde şöför ismetin hayar hikayeleri,
bir keskin viraj korkusunda,
hükmünü yitirmiş bir limon kolonya ferahlığında,
kısa ve soğuk ihtiyaç molalarında,
bir kasaba otogarında,
zigana geçidinde
başım camda sarsılarak uykudaydım,
öyle dardaydım,
yoldaydım…
o türkülerdeki, o ağıtlardaki,
o fırata kaptırılan gelin gibi hoyrattaki,
o aşılmaz, o varılmaz, o kahbe,
o yalan sevgili,
o rüya gibi
yoldaydım…
bir aşka gidecektim,
gece yarısı yeni bir şehre inecektim,
ellerim cebimde olucaktı,
kalbim avuçlarımda,
üşüycektim…
sen belki, belki sen
cesur turizmin yazıhanesinden,
apollo magius patinaj çekerken,
hayal meyal görecektin beni…
orası burası sökülmüş bir valiz elimde,
yanımda senin için topladığım üzümlerle dolu bir sepet,
ağzımda bulantıyı geçiren nane şekeri,
cebimde muavinin ikram ettiği gofret,
dudağımda yarım bir şarkı,
yüreğimde sadece hasret,
sadece cesur, sadece menzil,
sadece…
cümleten geçmiş ey olsun yolcular
yine bekleriz,
yine gideriz,
yine severiz birbirimizi…
geçmiş olsun ey yolcular!
sizin yolunuzun bittiği noktada bizim yolumuz başlar.
gidin,
yatın şimdi,
ya da buluşun sevdiklerinizle..
birbirinize öyküler anlatın;
kaptan uyuyordu diyin,
acılı şarkılar dinliyordu diyin,
çok sigara içiyordu,
gülmüyordu diyin,
geçmiş olsun ey yolcular!
hadi gidin
hadi siz gidin
hadi biz de gidelim ismail
bak arkaya yakayım dörtlüleri
havalı bir korna,
güzel bir manevra,
hoşçakal otogar!
merhaba yollar ve bahar,
yamalı asvaltlar,
merhaba hendekler, dereler, şarampol,
merhaba rüyalar, ecel,
merhaba hakkı bulut,
nane şekeri, kolonya, çokoprens
ve diğer herşeyler…
merhaba yol
yoldayız…
hayırlı yolculuklar,
hayırlı rüyalar,
gece kuşları, fren sesi,
koşarak karşıya geçmeye çalışırken parçalanan sincap,
fırlayan tekerlek, devrilen otobüs,
gazete kağıdıyla örtülen firmam, örtülen ömrüm, sermayem, karanlığım…
o zaman ben uykudaydım,
dardaydım,
yoldaydım…

İBRAHİM SADRİ


"Size Güvenerek Çıkmadım. Allah’ın İzniyle İneriz!"

Nisan 16, 2009

Yazıcıoğlu’nun vefatının ardından, çekim için çıktığı dağda, ‘sivil olduğu’ gerekçesiyle komutan tarafından askeri helikoptere alınmayıp orada bırakılan CİHAN muhabiri, Haber 7’ye konuştu.

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun da içinde bulunduğu helikopter kazası sonrasında, çekim amacıyla gittiği kaza bölgesinde, donma tehlikesine rağmen, ‘sivil olduğu’ gerekçesiyle bir komutan tarafından askeri helikoptere binmesi engellenerek dağ başında bırakılan Cihan Haber Ajansı muhabiri Lütfi Aykurt, yaşadıklarını Haber 7’ye anlattı.

Yazının devamını oku »


Tarihi Hadiselerle Tebliğ ve Helak

Mart 26, 2009

“Emr-i bi’l ma’ruf, nehy-i ani’l-münker” vazifesine, tarihte helâk olan kavimler ve onların helâk oluş sebepleri açısından bakılabilir. Böyle bir bakış ve değerlendirmede ilk defa şu hususu görürüz: İnanan toplumların garantisi olan iki ana umde vardır. Bunların olmaması, iki sınıf toplumun helâkını ve değişmeyen akıbetlerini belirler. İster meseleyi müspet yönüyle ele alalım, ister ona menfî yönüyle yaklaşalım aynı neticeye varılır; bir toplum içinde “emr-i bi’l-maruf, nehy-i ani’l-münker” bilfiil yapılıyorsa, Allah (c.c) o cemaat ve cemiyeti helâk etmez. Ve yine, bir cemaatin içinde az dahi olsa, bu kudsî vazifeyi yerine getiren varsa ve bunlar mağlup olma durumunda da değillerse yine Allah (c.c) o topluluğu helâk etmez. Bu, meselenin müspet yönden ele alınıp değerlendirilmesi sayılabilir.

Yazının devamını oku »


Masonların Düzen ve Düşmanları, Düzen'in 3.Dünya'daki Savaşı

Mart 23, 2009

“İsrail’in ihrac ettiği şey, sadece silah cephane,
deneyim veya uzmanlık değil, aynı zamanda
belli bir düşünüş şeklidir. Üçüncü Dünya’nın
kontrol edilebileceği ve Üçüncü Dünya’ya
hükmedebileceği, buradaki radikal hareketlerin
durdurulabileceği ve modern
Haçlıların bir geleceğe sahip olabileceğini öngören
bir düşünüş, bir hissediş şekli.”

– Benjamin Beit-Hallahmi, The Israeli Connection; Who Israel Arms and Why

Kitabın önceki bölümlerinde incelediklerimiz bizlere açıkça gösteriyor ki; Kuran’ın İsra Suresi’nin başında haber verilen “İsrailoğulları’nın ikinci yükselişi”, içinde yaşadığımız döneme karşılık gelmektedir. Kabalacıların geliştirdiği Mesih Planı ile yüzyıllardır süren bir çabanın sonucu olan bu yükseliş, bugün, yani İsraillilerin Mesih’in gelişini “an meselesi” olarak gördüğü bir dönemde, doruğa ulaşmıştır.

Yazının devamını oku »


Haçlı – Tapınakçı Zihniyeti

Mart 23, 2009

Tapınakçıların kim olduklarını, nasıl ortaya çıktıklarını ve gerçek amaçlarını anlamak için, Haçlı Seferleri’ne kadar uzanmak gerekir; çünkü Tapınakçı tarikatını kuranlar, Kutsal Toprakları kurtarma ve koruma bahanesiyle Filistin bölgesine gelip yerleşmiş Haçlı Şövalyeleri içinde yer alan bir gruptur.

Haçlı Seferleri’nin başladığı dönemde, Avrupa’da karanlık bir dönem yaşanıyordu. Bir yandan fakirlik, açlık ve cehalet, küçük krallıklar ve feodal beylikler arasındaki iktidar mücadeleleri, hiç bitmeyen savaşlar; diğer yandan kuzeyden gelen barbar akınları Avrupa’yı yaşanmaz bir yer haline getirmişti. Yeni yeni gelişmeye başlayan ticaret ve zanaatkarlık, Avrupa’nın ihtiyaçlarını ve güç arayışını karşılamaya yetmiyordu. Bu karmaşanın içinde, Katolik Kilisesi, halk arasında büyük bir etkiye sahip olan misyoner tarikatlar sayesinde Avrupa’nın en güçlü ve en etkili kurumu haline gelmişti.

Yazının devamını oku »


İran'dan Kafkasya'ya Kadar Bütün Bölgeyi Kontrol Ettiler

Mart 23, 2009

Teşkilat-ı Mahsusa, sömürge altındaki bölgelerde İslami-milli ayaklanmaların zeminini hazırladı. Plana göre uygun ortam gelip, ihtilal kıvılcımları çakılınca, Osmanlı birlikleri bölgelere girerek yerel güçlerle birleşecekti

Harbiye Nazırı Enver Paşa, Hamidiye Kahramanı Rauf Orbay’ı, küçük bir Alman askeri misyonuyla Afgan Emiri Habibullah’la özel bir görüşme yapmakla görevlendirdi. Yolculuk, Teşkilat-ı Mahsusa’nın sorumluluğunda idi. Heyet, İran içinden Kabil’e ulaşacaktı. 1914 sonlarıydı. Amaç, İngilizlere karşı Afgan Emirini Osmanlı-Alman tarafına çekmekti. Heyetin kurmay başkanı Binbaşı Ömer Fevzi (Mardin)Bey’di. Rauf Bey’in adı saklı tutuluyordu. Prof. Mustafa Balcıoğlu “Teşkilat-ı Mahsusa’dan Cumhuriyete” isimli çalışmasında bu yolculuğu anlatırken Ömer Fevzi’den Umur-ı Şarkiye Müdürü (Teşkilatı Mahsusa) olarak sözeder. Hazırlıkları yapan da Fevzi Bey’di. Sahte pasaportla iki ajanını önceden hazırlık yapmak üzere Hindistan’a göndermişti. İngilizler iki ajanı gemiden indikten sonra tutukladılar. Prof. Balcıoğlu’na göre, Fevzi Bey’in iki ajanı uğurlarken göğsünde altın madalyası ve Umur-ı Şarkiye Müdürü sıfatıyla iskelede görünmesi dikkat çekmişti.

Yazının devamını oku »


Gizli görevle Libya'ya giden Atatürk halı tüccarı kılığındaydı

Mart 23, 2009

Halı tüccarı kılığında Mısır’a giden Mustafa Kemal’in ve diğer gerillacıların sahte kimlik ve pasaportlarının temin edilmesinden, ünlü Teşkilat-ı Mahsusacı Kara Kemal sorumluydu.

İttihat ve Terakki’yi İttihad-ı İslam projesine teşvik eden Trablusgarp’ın İtalyanlar tarafından işgal edilmesiydi. İttihat ve Terakki, iktidarın dizginlerini ele geçirdiklerinde bu projeye bel bağladı. İttihatçı eylemciler Libya’da kazandıkları tecrübeden Balkan ve Birinci Dünya savaşlarında da yararlanacaklardı. Enver Paşa’nın liderliğindeki Özel Teşkilat, Libya’da silah, cephane ve profesyonel asker kıtlığına rağmen, mükemmel bir gerilla harbini örgütleyerek, 200 bin kadar İtalyan askerini sahil şeridine kilitlemeyi başarıyordu. Trablusgarp’ta, sonradan çoğu Teşkilat-ı Mahsusa’cı olan ünlü isimler gerillacılık yaptı. Bunların başında Mustafa Kemal Paşa, Nuri ve Halil Paşalar, Ali Fethi Okyar, Kuşçubaşı Eşref ve Hacı Selim Sami, Kel Ali lakaplı Ali Çetinkaya, ilk tayyareci şehitlerden Sadık Bey, Çerkez Reşit Bey, Süleyman Askeri, Fuat Bulca, Yakup Cemil, Nuri Conker, Rauf Orbay gibi isimler yer alıyordu. Ünlü Masonlardan Ord.Prof. Mim Kemal Öke de yüzbaşı rütbesinde Derne cephesindeydi. Prof. Ayhan Songar’ın babası Nazmi Bey ve ünlü seyyah Abdurreşit İbrahim de Libya’ya giden gönüllü mücahitler arasında yer alıyorlardı.

 

Yazının devamını oku »