Simav'da Alperenler Efsane Başkanı Andı

Haziran 9, 2009

Büyük Birlik Partisi İlçe Teşkilatı ve Alperen Ocakları ortaklığında helikopter kazasında hayatını kaybeden Büyük Birlik Partisi Eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşları için Cumhuriyet meydanında etli pilav, ayran ve helva ikramı yapıldı.

BBP Simav İlçe Temsilcisi Ali Ulus konu ile ilgili yaptığı açıklamada, “Öncelikle elim bir kaza sonrası beklenmedik bir şekilde kaybettiğimiz sevgili liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının aziz ruhlarına bağışlanmak için düzenlenen Pilav-ayran hayrımıza katılan tüm vatandaşlarımıza, dostlarımıza teşekkür etmek istiyorum. Hepsinden Allah razı olsun, dualarımız Cenab-ı Hak katında makbul olsun” dedi.


Bakan Atalay Kütahya'da

Haziran 6, 2009

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, ”Türkiye artık çetelerin kol gezdiği, mafya liderlerinin gösteriler yaptığı bir ülke değildir” dedi.

Bakan Atalay, Kütahya Emniyet Müdürlüğü Kent Güvenliği Yönetim Sistemi, Çavdarhisar, Dumlupınar, Pazarlar ve Şaphane ilçe emniyet amirlikleri hizmet binalarının açılış töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye’de son yıllarda nüfus artmasına rağmen suç oranlarının düştüğünü belirtti.

Türkiye’nin güvenli bir ülke olduğunu ifade eden Bakan Atalay, şöyle konuştu:
”Avrupa ülkeleri içinde en güvenli ülke Türkiye’dir. Başkentlerin suç oranlarını incelediğimizde Avrupa ülkeleri içinde Ankara’nın en güvenli başkentler arasında yer aldığını görüyoruz. Bütün bu çalışmalar için emniyet, jandarma ve sahil güvenlik teşkilatına teşekkür ediyorum. Onların arkasındayız. Özellikle son 2 yılda çetelerle ve organize su örgütleriyle mücadelede gösterdikleri başarı için güvenlik birimlerine teşekkür ediyorum. Türkiye artık çetelerin kol gezdiği, mafya liderlerinin gösteriler yaptığı bir ülke değildir. Ortada devlet var, devlet otoritesi var, nizam var. Suç örgütleri öyle kolay kolay ortalıkta yaşayamıyor.”

Bakan Atalay, sadece kendi dönemlerinin değil kendilerinden önceki dönemlerde yaşanan karanlık olayların aydınlatılması için çalışmalar yaptıklarını kaydederek, şunları söyledi:

”Bizden önceki dönemlerde karanlıkta kalan, aydınlatılmayan olaylar için yoğun çalışmalar yapıyoruz. Özellikle kent suçlarında büyük düşüş var. Kapkaç gibi suçlar tarihe karıştı. Bu suçlar için özel projelerle çalışıyoruz, güvenlikte yeni bir sistem getirdik, her suç türüne ayrı bir proje, kapkaç, hırsızlıklar için ayrı çalışmalar yapıp suç haritalarını çıkarıyoruz, bu suç türünü hangi etkin tedbirlerle çözeriz, bu konularda çalışmalar yürütüyoruz ve büyük başarılar elde ettik.”

İçişleri Bakanı Atalay, suç ve suçluyla mücadelede etkin bir yere sahip olan MOBESE’yi yıl sonuna kadar bütün kentlerde hizmete vermeyi planladıklarını bildirdi.

Daha sonra, Bakan Atalay ve diğer yetkililer, Kütahya Emniyet Müdürlüğü Kent Güvenliği Yönetim Sistemi, Çavdarhisar, Dumlupınar, Pazarlar ve Şaphane ilçe emniyet amirlikleri hizmet binalarının açılışını yaptı.


Kurtlar Vadisi'nin Yeni Filmi Gladio – Video

Haziran 5, 2009

kvgladiovideoplayPana Film, Kurtlar Vadisi Irak’tan sonra yeni bir filmi daha sinema izleyicisiyle buluşturuyor. Filmin çekimleri bitmek üzere…

Pana Film’den alınan haberlere göre Kurtlar Vadisi Gladio sinema çekimlerine çoktan başlandı ve çok yakın bir zamanda vizyonda olacak. Filmin içeriği Türkiye’nin yakın tarihine etki eden olaylar olacak.

Özal Suikastı, Cem Erseverin neden öldürüldüğü ile ilgili detayları verecek. Sinemada 2. filmini çekecek olan Pana Film bu filmindede büyük tepkiler uyandırmayı hedefliyor ve bu hedefinede ulaşacak gibi.

Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin 61 bölümlerinde Polat ve adamları gladyo hakkında önemli bilgiler almıştı. İskender Büyük bile gladyo tarafından kullanıldığnı yeni öğrendi.

Peki gladyo ne demek?

Wikipedia’dan alınan bilgilere göre gladio II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Avrupa’da gelecekte olması beklenen bir Varşova Paktı işgaline cephe gerisinde bir direniş başlatmak amacıyla İtalya’da NATO tarafından gizli olarak örgütlenen Kontr-gerilla (stay-behind) operasyonunun kod adı. Gladyo, özel olarak NATO cephe gerisi direniş organizasyonun İtalyan kolunu belirtse de bazen “Gladyo operasyonu” NATO’nun bütün cephe gerisi (stay-behind) operasyonlarının gayri resmi adı olarak kullanılır ve bazen “Süper NATO” adıyla da anılır.

Gayri nizami kuvvetlere karşı koyma operasyonları cephe elkitapçığı gerilla kuvvetlerin önerilen komuta yapısı. Sözkonusu ülke Türkiyedir.

Latince’de kılıç anlamına gelen Gladio sözcüğünü isim olarak kullanan örgüt, Amerikan ve İngiliz kontrgerilla örgütlenmesi olan Stay Behind tarafından 1952 yılında kuruldu. CIA tarafından yönetilen ve finanse edilen örgüt, 1956 yılında ABD ile işbirliği içinde, casusluk ve gerilla savaşı yapmak üzere örgütlendi. Sardunya’da örgütün ilk eğitim kampı kuruldu ve Kuzey İtalya’da 139 yerde silah ve mühimmat depoları oluşturuldu. Resmi adı Müttefik Koordinasyon Komitesi idi.

[flv width=”600″ height=”480″]http://video1.yazete.com/kvgladio.flv[/flv]

1956 sonrasında ikisi kadın 622 kişi ABD ve İngiliz gizli servisleri tarafından eğitildi. 1990 yılında Gladio’yu ortaya çıkaran soruşturmalar esnasında bu 622 kişinin grup liderleri oldukları, her bir grup liderinin belli sayıda kişiyi idare ettiği, böylece toplam sayının 15.000′e yaklaştığı ortaya çıktı.

İtalya’da 1969-80 arasında 4.298 terör olayı meydana gelmiştir. Yapılan soruşturmalar sonucu, bunların önemli bir bölümünden Gladio sorumlu gösterilmiştir. Bazı eylemleri bizzat yapmakla, bazısında patlayıcı ve silah sağlamakla, bazısında da tahrik ve yönlendirme yapmakla suçlanmıştır.

Avrupa Parlamentosu bile sorunla ilgili karar tasarısında şu sözlere yer vermek durumunda kalmıştır: “Avrupa Topluluğu’na üye pek çok ülkede gizli, paralel istihbarat ve silahlı operasyon örgütlerinin 40 yıldır var olduğu Avrupa hükümetleri tarafından ortaya çıkarılmıştır. Kırk yıldır bu örgütlerin demokratik kontrolden kurtulduğu ve NATO ile işbirliği halinde ABD gizli servislerince yönetildiği anlaşılmıştır.”

Örgütün İtalya’daki adı Gladio (Kılıç) idi. Yunanistan’da B-8 ya da SheepSkin (Koyun Postu), Belçika’da SDRA-8, Hollanda’da NATO Command, Batı Almanya’da Gehlen Harekatı, Stay Behind ya da Sword, Avusturya’da Schwert, Fransa’da Rüzgar Gülü, İspanya’da Anti-Terör Kurtarma Grubu (GAL), İngiltere’de ise Secret British Network olarak bilindiği bu ülkelerin yetkililerince açıklandı.

Gladyo ile en güçlü savaşı veren ülke İtalya oldu. İtalya, dünya tarihine gladyoyu ilk çözen ve çökerten ülke olarak geçti.


İzci Kampı Sona Erdi

Haziran 2, 2009

Simav’a 22 kilometre uzaklıktaki Hisarbey beldesi 5 göller bölgesindeki gerçekleştirilen kampa 46 izci ile 5 izci lideri katıldı.

İzciler 3 gün süren kamp boyunca, çevreyi tararken, göller çevresinde istasyon çalışmasının yanı sıra, teknik iz işaretleri, kol ve düdük komutları, izciliğin tarihçesi, bayrak bilgisi, ilk yardım bilgileri, kumdan kale yapma gibi faaliyetlerde bulundu. Serbest geçirdikleri zamanlarda diğer okullardan gelen izci öğrencilerle kaynaştılar. İzciler, akşamları da göller çevresinde gece yürüyüşü yaptı. İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Haluk Nejat Karadağolu’nun da katıldığı kampın son gününde minik izciler izci yemini edip, yaktıkları ateşin etrafında şarkılar söyledi.

İzci lideri Sadık Yaşlı, kamp hususunda kendilerine yardımcı olan kişi ve kuruluşlara teşekkür etti. Yaşlı, 3 günlük kamp süresince minik izcilerle okulda öğrendikleri teorik bilgileri tatbiki olarak gösterdiklerini söyledi.


Gül ve Erdoğan'ın Sildiği İsim

Haziran 1, 2009

152605Cumhurbaşkanı ve Başbakan, Hüsamettin Cindoruk’a bile “kutlama mesajı” gönderdiler ancak, bir zamanlar 4 numaraları olan ismi anmadılar bile…

Gül’ün cumhurbaşkanlığını, AKP’yi en çok eleştiren isimlerden Cindoruk’a Gül de Erdoğan da DP Genel Başkanı seçildiği için tebrik mesajı gönderdi. Kendi partisini kuran eski dava arkadaşları Şener’i ise aramadılar bile

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Demokrat Parti (DP) Kongresi’nde genel başkanlığa seçilen Hüsamettin Cindoruk’a tebrik mesajı göndererek kutlarken, geçen hafta Türkiye Partisi’ni kurarak başına geçen ‘eski dava arkadaşları’ Abdüllatif Şener’i pas geçti. Ne Gül ne de Erdoğan, Şener’e kutlama mesajı gönderdi.

CİNDORUK KÖŞK’E ÇIKACAK

Cumhurbaşkanı Gül, başarılar dilediği Cindoruk’un kendisini ziyaret talebine de olumlu yanıt verdi. Cindoruk, önümüzdeki günlerde Köşk’e çıkarak Gül’ü ziyaret edecek. DP’nin yeni lideri, Gül’ün cumhurbaşkanı seçildiği süreçte, ‘367’ kararına destek vermişti. Cindoruk, parti başkanı olduktan sonraki açıklamalarında da ‘Gül’ün hala kendini cumhurbaşkanı olarak kabul ettiremediğini, bu yüzden Köşk’e sanatçıları vs. davet ettiğini’ söylemişti.

Cindoruk, Gül görüşmesine giderken cebinde ‘Bir Mayın Temizle Üç Çiçek Açsın’ adıyla hazırlanan ‘mayın’ raporu da olacak. Mayın temizleme işinin, zamanında ve risksiz yapılması için NATO’ya bağlı NAMSA’ya görev verilmesi gerektiğini savunan DP lideri, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e önerilerde bulunacak.

AKŞAM


Aydemir 1 + 100 de

Mayıs 30, 2009

YBTB Başkanı Şeyda Açıkkol’un hazırlayıp sunduğu 1+100 bu hafta, TASAM Başkanı Süleyman Şensoyu , TÜRKSAM Başkanı Sinan Oğanı, Zonguldak Demokrat TV Genel Müdürü Doğan Gönüllü ile Kütahya Tv Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Aydemiri ağırladı.

TRT 2 de Pazar günü canlı yayınlanan programda Türkiyenin 2023 stratejisi, ABD, Rusyanın önümüzde ki dönem küresel stratejileri tartışıldı. Ayrıca, programda önümüzde ki on yıllarda dünyanın ekonomik liderliğinin, süper güç konumunu ABDden ve Avrupadan Asyanın alıp, alamayacağı konuşuldu.

Şeyda Açıkkol ve Ramazan Aydemir önümüzde ki günlerde Kütahyada gerçekleştirilecek olan Türkiye Oryantring Şampiyonası hakkında da izleyicilere bilgiler verdi.


BBP'nin Yeni Liderinden İddialı Sözler

Mayıs 29, 2009
Yalçın Topçu

Yalçın Topçu

Türkiye’nin arkasından gözyaşı döktüğü Muhsin Yazıcıoğlu’nun koltuğunda artık Yalçın Topçu oturuyor.

Yükü ağır. BBP Genel Başkanlığı’nın manevi sorumluluğu olduğunun farkında. Üstlendiği misyonu Zaman’a anlatan Topçu, Türk-İslam terbiyesinin üzerine demokrasiyi giydirdikleri- ni belirtiyor. Partinin çizgisi-nin değişmeyeceğine dikkat çekerken, “Genel Başkan’ın emaneti şerefimizdir. Anlayışımız, sonuna kadar demokrasi.” diyor.

Yalçın Topçu, daha sonra sözü elim kaza ve sonrasına getiriyor. Büyük bir travma geçirdiklerini belirten Topçu, BBP’nin özel durumunu şu sözlerle ortaya koyuyor: “Hiçbir siyasi partinin tabanı bizimki kadar duygusal ve gönül gözüyle bakan bir yapı değildir. Bizim gençlik teşkilatı Alperenler’i o günlerde sokağa dökmek, kışkırtmak isteyenler çıktı. Bunlara direndik. Bizim kitlemiz, liderine sonuna kadar duygusal bağlarla bağlıdır. Allah muhafaza, kışkırtıcılar emellerine ulaşsaydı, misyonumuza ters bir hareketi o duygusal ortamda yapsaydım, bir parmak gösterseydim, ülkede kan gövdeyi götürür ve yerel seçimler iptal edilebilirdi. Memleket bugüne kadar görmediği şeyler yaşardı.”

BBP lideri Topçu, demokrasiye gönülden inanıyor. Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği günlerde ve son kurultayda Türk-İslam terbiyesi ile duruşunun üzerine demokrasiyi giydirdiklerine inanıyor. Ergenekon davası ve darbe niyetleri konusunda selefi Yazıcıoğlu’nun anlayışına sahip. Duruşu açık ve net: “Anlayışımız, sonuna kadar demokrasi. Hiçbir şey gizli, saklı ve karanlıkta kalmasın.”

“Yazıcıoğlu öldü, BBP biter” diyenlerin öngörüsünü boşa çıkartmaya kararlı olduklarını da belirtiyor Topçu. “Biz buraya değirmenden gelmedik. 35 yıl birlikte yürüdüğüm bir liderin yanında yetiştim.” derken, BBP’nin dağılmak bir yana, büyüyeceğine inanıyor. Milletin büyük bölümünde bulunan Yazıcıoğlu sempatisinin “Bir benim oyumla mı kazanacak?” düşüncesiyle sandığa yansımadığını, ancak ölümünün ardından halkın partiye sahip çıkmaya başladığını kaydediyor.

Yalçın Topçu, zor bir koltuğa oturduğunun farkında. “Genel Başkan’ın misyonunu sürdüreceğim, emaneti şerefimizdir.” diyen Topçu, “Bizim misyonumuzda sıkıntı yok, vizyonumuzda var.” teşhisini yapıyor. İyi bir kadro kurup, kendilerini Türkiye’ye layıkıyla anlatmanın yollarını arayacaklarını anlatan Topçu, “Öncelikle yapacağım, Genel Başkan’ımın 40 yıllık siyasi yürüyüşünde rastlaştığı, dokunduğu, yoldaşlık edip de ayrı düştüğü herkese ulaşmak ve onları burada toplamak.” ifadelerini kullanıyor. Kongrede rakibi olan Tuna Koç’u ilk MKYK toplantısında yanına oturtacak. Bir partinin iktidara yürümesi için 3P’nin gerekli olduğunu düşünüyor: “Personel, proje, para. İlk ikisi bizde var. Ancak paramız yok. Yine arkadaşlarımızdan, çocuklarının süt parasından kesmelerini isteyeceğiz.”

Nazım Hikmet okuyor, Mahzuni Şerif dinliyor

BBP lideri, kendisini tanımlarken, öncelikle ‘Anadolu çocuğu’ ifadesini kullanıyor. Nazım Hikmet’in şiirlerini okuduğunu belirten Topçu, Mahzuni Şerif hayranı. 12 Eylül öncesinde sokaklarda solcularla kavga ettikten sonra evine gidip Mahzuni Şerif türküleri dinlediğini söylüyor. Ünlü ozan hastalandığında da Yazıcıoğlu’nu ikna ederek birlikte ziyaretine gitmişler. Okuduğu son üç kitabın ikisi Ayşe Kulin’e ait. Adı Aylin ve Füreya. Orhan Pamuk’u ise ‘eserlerinde halkla cedelleşme hali gördüğü’ için okumuyor.

Alperenlere güveniyorum

BBP’nin gençlik teşkilatı olan Alperen ocakları, ülkenin en dinamik yapılanmalarından biri olarak gösteriliyor. Alperenlerin hiçbir zaman tahriklere gelmeyeceğini belirten Topçu, Yazıcıoğlu gibi gençlere güveniyor: “Davamız ve terbiyemiz icabı genel başkana itaat esastır. Genel başkan seçildiğimde beni ilk kutlayanlar Alperen ocakları oldu. Aldığımız terbiye gereği ne lidere karşı gelirler ne de oyuna, Alperenlerimiz rahmetli Genel Başkan’ımızın vefatı günlerinde büyük bir sınav verdi ve sınavı başarıyla geçti. Bu konuda içim rahat.”


DP-ANAP Birleşmesine Sıcak Yaklaşım

Mayıs 26, 2009

Demokrat Parti Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un Anavatan Partisi ile en kısa zamanda birleşme isteğini açıklaması, Simav’da her iki partinin mensupları arasında olumlu bir hava esmesine sebep oldu.

DP İlçe Başkanı Mehmet Yörük ile Anavatan Partisi Simav İlçe Başkanı Bülent Ceylan girişimi desteklediklerini bildirdi. Birleşmenin tavanda gerçekleşmesinden sonra tabanda birleşmenin anlık bir mesele olduğunun altını çizen Simav Anavatan Partisi İlçe Başkanı Bülent Ceylan, Simav’da her iki partinin de tabanlarının zaten bir arada olduklarını kaydetti.

DP Simav İlçe Başkanı Mehmet Yörük, DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un Anavatan Partisiyle birleşme yönünde yaptığı açıklamanın ardından yerinde duramadığını bildirdi. Merkez sağda yaşanan boşluğun her iki partinin birleşmesiyle doldurulabileceğine inandığını bildiren DP Simav İlçe Başkanı Mehmet Yörük, AK Parti’nin bu haliyle merkez sağdaki boşluğu dolduramadığını bildirdi.

BAŞKANLAR NE DİYOR?

Anavatan Partisi Simav İlçe Başkanı Bülent Ceylan, DP ile birleşme girişimlerini olumlu bulduğunu belirterek şöyle konuştu: “Birleşme girişimleri küçük hesaplar yüzünden daha önce başarısız oldu. Artık küçük hesaplar yapılmamalıdır. Samimiyet ve ortak çaba ile bu birleşme hemen gerçekleştirilmelidir. Birleşme artık kaçınılmaz olmuştur. Tecrübeli bir siyasetçi olan DP Genel Başkanı Sayın Hüsamettin Cindoruk’a bu hususta sonsuz bir şekilde güveniyoruz. Ben şahsen bu birleşmenin çok yararlı olacağı kanaatindeyim.”

DP Simav İlçe Başkanı Mehmet Yörük, “Genel Başkan Hüsamettin Cindoruk’un iki partiyi birleştirecek yetki ve yeteneğe sahip olduğunu çok iyi biliyorum.Bu birleşme Türk siyaseti için çok önemli buluyorum. İki partinin daha önce birleşmek için birbirlerine yaklaştığını anlatan Yörük, bu birleşmenin değişik nedenlerden dolayı o dönemlerde başarısız oldu. Ancak yeni genel başkanımız Sayın Cindoruk, bu birleşmeyi sağlıklı bir şekilde yürütebilecek tecrübeye sahiptir. Duyumlarımıza göre TBMM bulunan bağımsız milletvekilleri de bu birleşmeye sıcak bakıyor. Öyle inanıyorum ki DP bu birleşmeden sonra TBMM’nde gurup kuracak sayıya ulaşacaktır. İki güzide partimizin birleşmesiyle merkez sağda hem güç hem de söz sahibi olacağımıza inanıyorum. Merkez sağın lideri eskiden olduğu gibi yine DP olacak. 29 Mart yerel seçimlerinde Kütahya’nın ilçeleri arasında kimsenin yapamadığını yapan bir teşkilat olarak yani belediyenin kalesine 10 yıl aradan sonra tekrar DP bayrağını diken bir teşkilatın başkanı olarak bu birleşmeyi sonuna kadar destekliyor ve sıcak bakıyorum. Ülkemize ve milletimize şimdiden hayırlı olmasını temini ediyorum.”


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül

Mayıs 22, 2009

29 Ekim 1950’de Kayseri’de doğdu. Öğrenimini Kayseri Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. Aynı fakültede başladığı doktora çalışmaları için iki yıl İngiltere’de kaldı ve 1983’te İstanbul Üniversitesi’nden Doktor unvanı aldı. Sakarya Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nün kuruluşunda çalıştı ve aynı bölümde ekonomi dersleri verdi. 1991’de uluslararası ekonomi dalında Doçent oldu.

1983-1991 yılları arasında merkezi Cidde’de olan İslam Kalkınma Bankası’nda ekonomist olarak çalıştı.

1991 – 2007 yılları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde beş dönem Kayseri Milletvekili olarak hizmet verdi.

1991 – 1995 yılları arasında TBMM’de Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği yaptı.

1991 – 2001 yılları arasında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesi olarak Konsey’in Kültür, Tüzük, Siyasi ve Ekonomik Kalkınma komitelerinde çalıştı.

1995 – 2001 yılları arasında TBMM’de Dışişleri Komisyonu’nda üye olarak görev yaptı.

1996’da kurulan 54. Hükümet’te Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olarak görev aldı.

2000 yılında Yenilikçi Hareket’e liderlik etti ve Fazilet Partisi Kongresi’nde genel başkan adayı oldu.

2001’de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kuruluşunda rol alan öncülerden oldu. Siyasî ve Hukukî İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı.

2001 – 2002 yılları arasında NATO Parlamenterler Meclisi üyeliği yaptı.

2002’de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde 10 yıl aralıksız sürdürdüğü başarılı çalışmalarından dolayı kendisine “Pro merito” madalyası ve “Sürekli Onursal Üye” unvanı verildi.

18 Kasım 2002’de Başbakan olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 58. Hükümeti’ni kurdu.

2003 – 2007 yılları arasında 59. Hükümet döneminde Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı.

28 Ağustos 2007 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye’nin onbirinci Cumhurbaşkanı olarak seçildi.

Abdullah Gül’ün Bulgaristan Burgaz Hür (2003), İngiltere Exeter (2005), Azerbaycan Bakü Devlet (2007) ve Romanya Dimitrie Cantemir Hıristiyan Üniversiteleri (2008) tarafından verilen fahri doktoraları bulunmaktadır.

Hayrünnisa Gül ile evli olan Abdullah Gül, Ahmet Münir, Kübra ve Mehmet Emre adlı üç çocuk babasıdır.

Ailesi

Abdullah Gül 29 Ekim 1950 tarihinde Orta Anadolu’nun en önemli ticaret kenti sayılan Kayseri’de doğdu. Ailenin soyağacı 1200’lü yıllara dayanmaktadır. Gül soyadı, Selçukluların Kayseri’de yaptırdığı Gülük Camii’nin ilk imamlarından olan atalarından gelmektedir. İstiklal Savaşı Gazisi olan dedesi Hayrullah Efendi ticaretle uğraşmıştır. Annesi Adviye Gül, kentin köklü Satoğlu ailesine mensup şair ve öğretmen bir babanın kızıdır. Kayseri’nin ilk sanayi tesisi sayılan Tayyare Fabrikası’nda ustabaşı olarak çalışan babası Ahmet Hamdi Gül, sosyal hayata katkılarıyla çevresinde tanınan ve sevilen bir kişidir. Aile çok sayıda öğretim üyesi, şair, yazar ve bürokrat yetiştirmiştir. Emekliliği sonrası 1972’de kendi işyerini kuran Ahmet Hamdi Gül, halen sanayi alanında faaliyet göstermektedir; bir kız, bir erkek evladı daha vardır.

Eğitim ve Çalışma Hayatı

Abdullah Gül, Kayseri Gazi Paşa İlkokulu, Nazmi Toker Ortaokulu ve birçok ünlü ismi yetiştiren Kayseri Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girdi.

Gül’ün üniversitede okuduğu yıllar Türkiye’de öğrenci hareketlerinin en yoğun olduğu dönemdi. Fakülte yıllarında öğrenci hareketlerinde aktif yer aldı. O dönemin önde gelen öğrenci derneklerinden Milli Türk Talebe Birliği’nde (MTTB) öğrenci liderleri arasında yer aldı, mitinglere katıldı, dergi ve yayınlara katkıda bulundu. O yıllarda edindiği tecrübe ve arkadaşlıklar, Abdullah Gül üzerinde hayat boyu sürecek izler bıraktı.

1974 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun olan Abdullah Gül, aynı fakültede başladığı doktora çalışmasını 1983’te tamamladı. Doktora çalışmaları sırasında lisan öğrenmek ve teziyle ilgili araştırmalar yapmak üzere gittiği Londra ve Exeter’de iki yıl kaldı.

Akademik çalışmalarını sürdürürken Sakarya Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nün kuruluşunda görev aldı ve beş yıl boyunca mühendis adaylarına ekonomi dersleri verdi.

1983 yılında İslam Kalkınma Bankası’nda ekonomist olarak çalışmak üzere Cidde’ye gitti. Ailesiyle birlikte 8 yıl Cidde’de yaşadı. Görevi sebebiyle edindiği deneyim ve değişik ülkelere yaptığı seyahatler ona farklı coğrafyalardaki ülkelerin ekonomik, siyasi ve sosyal yapılarını yakından gözlemleme imkanı sundu.

1991 yılında uluslararası ekonomi dalında Doçent unvanı aldı.

Siyasi Hayatı

Abdullah Gül’ün siyasi hayata girişi planlı bir adım sonucu olmadı. 1991 yazında yıllık iznini geçirmek üzere geldiği memleketi Kayseri’de, hemşerileri kendisine siyasete atılması ve ülkesine milletvekili olarak hizmet etmesi teklifinde bulundular. Katıldığı ilk seçimde Refah Partisi’nden milletvekili seçildi. O günden başlayarak Cumhurbaşkanı seçildiği güne kadar beş dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kayseri milletvekili olarak yer aldı.

Milletvekilliği dönemi kendisine hem ülkeyi hem de dünyayı daha iyi tanıma fırsatı sağladı. İlk dönemde (1991-1995) Plan ve Bütçe Komisyonu, ikinci dönemde (1995 – 1999) Dışişleri Komisyonu üyesi olarak görev yaptı. 1991’den itibaren Avrupa Konseyi’nde Türkiye’yi temsil eden parlamenterler arasında sürekli yer aldı. 2001 ve 2002 yıllarında NATO Parlamenterler Meclisi üyeliği yaptı.

Demokrasi ve insan haklarının beşiği sayılan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde çeşitli komitelerde aktif olarak görev aldı ve yakın arkadaşlıklar kurdu. Buradaki on yıllık tecrübesi Abdullah Gül’ün Konsey’in demokrasi ve insan hakları standartlarının Türkiye için vazgeçilmez olduğu inancını pekiştirdi ve Türkiye’nin Avrupa Birliği yolundaki reformlarının gerçekleştirilmesinde büyük etkisi oldu. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ndeki başarılı çalışmalarından ötürü kendisine 2002 yılında “Pro merito” Madalyası ve “Sürekli Onursal Üye” unvanı verildi.

Abdullah Gül 1996 yılında kurulan 54. Hükümet’te Devlet Bakanlığı ve Hükümet Sözcülüğü yaptı. Bu dönemde görev alanına giren Türk Dünyası ile ilişkileri geliştirmek için yoğun çaba sarf etti.

Türkiye’nin ciddi siyasi sıkıntılar yaşadığı bir dönemde, yakın siyaset arkadaşlarıyla birlikte partisi içerisinde yeni bir akımın başlamasına öncülük etti. ‘Yenilikçi Hareket’ diye adlandırılan bu akımın öncüsü olarak 2000 yılında yapılan Fazilet Partisi Büyük Kongresi’nde Genel Başkanlık için aday oldu. Seçimi çok az bir oy farkıyla kaybetmiş olmasına rağmen, aldığı netice tüm siyasi çevrelerce büyük bir başarı olarak değerlendirildi. Kendi değerlerine sahip çıkarak dünyayla bütünleşmeyi hedefleyen, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü benimseyen bir oluşum olarak algılanan Yenilikçi Hareket, Türk siyasetine büyük heyecan getirdi. Bu siyasi çizgi 2001 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kurulmasıyla neticelendi.

Abdullah Gül 3 Kasım 2002’de yapılan genel seçimlerin ardından 18 Kasım’da Başbakan olarak 58. Cumhuriyet Hükümeti’ni kurdu. Kısa Başbakanlık döneminde Irak, Kıbrıs gibi zor meselelerle yüzleşti, ekonomide Acil Eylem Planını uygulamaya koydu. Irak krizi sırasında önemli bir işlev gören Irak’a Komşu Ülkeler Süreci’nin başlamasına öncülük etti.

14 Mart 2003’te kurulan 59. Cumhuriyet Hükümeti’nde Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. Aynı zamanda Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, Reform İzleme Grubu ve Avrupa Birliği Müzakere Heyeti Başkanlığı görevlerini yürüttü.

Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde Avrupa Birliği reform süreci hızlandırıldı ve 3 Ekim 2005’te Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım müzakereleri resmen başladı. Hem Batı dünyası hem de Türk ve İslâm Dünyası’yla ilişkiler geliştirildi, komşu ülkelerle dostluk bağları takviye edildi ve uluslararası kuruluşlarda aktif görevler üstlenildi.

Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı sıfatıyla Mayıs 2003’te Tahran’daki İslam Konferansı Örgütü Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda yaptığı ve İslam dünyasına reform çağrısında bulunduğu konuşma, hem Doğu’da hem de Batı’da büyük yankı uyandırdı.

24 Nisan 2007 tarihinde Cumhurbaşkanlığına aday olan Abdullah Gül, seçim sürecinin yarıda kalması ve TBMM’nin erken seçim kararı alması üzerine 22 Temmuz 2007’de beşinci kez Kayseri milletvekili seçildi. Yeni Meclisin önündeki ilk gündem maddesi olan Cumhurbaşkanlığı seçimi için tekrar aday oldu.

Abdullah Gül, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 28 Ağustos 2007 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin onbirinci Cumhurbaşkanı seçildi.


Bordo Bereliler Kimdir ?

Mayıs 18, 2009

bordo_berelilerBordo Bereliler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin değişik sınıf ve rütbelerdeki subay ve astsubaylardan oluşan, iç ve dış tehditlerin bertaraf edilmesine karşı her türlü arazi ve iklim şartlarında görev yapabilecek nitelikte üst düzey eğitime tabi tutularak yetiştirilmiş özel askerlere verilen isimdir. Tugay seviyesinde kurulmuş ve daha sonra tümen, ardından 2006 YAŞ kararı ile Kolordu seviyesine çıkartılmıştır. Hiçbir kuvvet komutanlığına bağlı olmaksızın doğrudan Genelkurmay Karargâhına bağlı olarak görev yaparlar. Söz konusu Kolordu, Bordo Bereliler ile Muharebe Arama Kurtarma (MAK), Su Altı Taarruz (SAT), Deniz Piyade Keşif timlerini bünyesinde barındırmakla beraber, fiili durumda sadece Bordo Bereliler ve MAK doğrudan kolordunun emrinde görev yapmaktadır.Burada askerlik yapan askerler özel olarak seçilmiştir. Kimlikleri de daima gizli kalır.

2004 yılında Almanya’da yapılan Dünya Özel Kuvvetler Şampiyonası’nda, 26 özel kuvvet birliği arasında birinci olmuştur.

Bordo Bereliler aynı zamanda devlet büyüklerinin yakın koruma görevini de yerine getirirler. Ününü Abdullah Öcalan’ın yakalanma görevinde duyurmuştur.

Bordo berelilerle ilgili bazı alıntılar şöyle:

1998 Nisan ayında Hain PKK’nın önemli kişilerinden Şemdin Sakıkı,Irakın derinliklerindeki Dohuktan çok başarılı bir operasyonla ele geçirip TÜRKİYE’ye getirmişlerdir.Operasyon 2 adet Black Hawk helikopterleriyle yapılmıştır.BU operasyon Bordo Berelilerin ne kadar bir elit birlik olduğunu göstermiştir.

ÖZELLİKLERİ
1-Subay ve Astsubaylardan oluşuyor.
2-üç-üçbuçuk yıl eğitim alıyorlar.
3-Gönüllülük esasına göre seçiliyorlarr.
4-Yurt içinde 72 haftalık temel nitelikli kursları var.
5-Daha sonra ihtisas alanına göre 10-52 hafta arasında değişen yurt içi ve yurt dışı ihtisas eğitimleri var.

A- YURT İÇİ TEMEL KURSLARI
-Muharebe temel eğitimi
-Göğüs göğüse muharebe
-Uzak mesafeli keşif devriye
-Sızma
-teşhis ve tanıma
-Hayatı idame
-kaçma kurtulma
-Hedef atrifi,Ateş tanzimi
-Psikolojik Harekat
-Tahrip
-Paraşüt
-Kurbağa adam
-Gayri nizami savaş
-Özel harekat türleri.konularında eğitilirler.

B-İHTİSAS KURSLARI
-yer ekip komutanlığı
-tahrip teknikleri.mayın ve bubi tuzakları
-İlk yardım
-Cerrahi müdahale teknikleri
-Mühimmat imha
-Hafif ve ağır silah uzmanlığı
-İstihbarat uzmanlığı
-Muhabere kursları
-psikolojik harekat kursları

C-YURT DIŞI KURSLARI
-Ranger
-Hava İndirme
-Sivil İşler
-Halkla İlişkiler
-Hayatı İdame
-Psikolojik harekat

Tümü iyi paraşütçüdür.Çeşitli yabancı dilleri iyi bilirler.

“ONLAR İSİMSİZ KAHRAMANDIRLAR”

Seçkin askerler
Birliklerinde üstün bir performans, başarı gösteren subay ve astsubaylarla uzman erbaş ve erlerden seçilen Özel Kuvvetler Komutanlığı timleri “Bordo bereliler”, çok özel bir eğitimden geçiriliyor. Her türlü koşula karşı eğitilen timler, A ve B timleri olarak iki birimde örgütleniyor. A timleri sadece subaylardan, B timleri ise bir subay komutasında astsubaylardan oluşuyor.

Özel Kuvvetler, TSK’nın seçkin askerlerinin toplandığı bir bölüm olarak en kritik görevlerde harekete geçiyor.

TSK’nın yeniden yapılanmasıyla, 1992’de teşkilatlandırılan Özel Kuvvetler Komutanlığı, dünyadaki bütün demokratik ülkelerin benzer kuruluşları gibi görev yapıyor. Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli, Sualtı Taarruz (SAT), Sualtı Savunma (SAS), Eğirdir Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkezi, 1. Komando Tugayı, 2. Komando Tugayı, Bolu Dağ ve Komando Tugayı, Midyat 3. Komando Tugayı, Foça Amfibi Deniz Piyade Tugayı, Foça Jandarma Komando Okulu’nda üstün başarı gösterenler arasından titizlikle seçiliyor.

Her zaman her yerde göreve hazır
Özel Kuvvet mensupları, her yerde, her zaman ve her şekilde mücadele kabiliyetini, sürekli ve zorlu eğitimlerle kazanıyorlar. Karadan, havadan, su üstünden, su altından, ortam ne olursa olsun, hedefe daima ulaşıyorlar. Her olasılığa karşı daima hazır bulunan bordo bereliler, her türlü iklim ve doğa koşullarında görev yapabiliyor. Bu personel, en gelişmiş silah ve teçhizatlarla donatılmış. En modern silahları ustaca kullanabiliyorlar. Dünyadaki ünlü timlerle aynı becerilere sahip olan bordo bereliler, en vahşi doğa koşullarında bile yiyeceklerini temin edebiliyorlar.

Özel Kuvvetler seferde; düşman derinliklerinde bilgi toplamak, hedef belirlemek, taktik akın ve pusular uygulamak ve düşman işgalinde kalmış bölgelerde mukavemet harekatını başlatmak amacıyla kurulmuş bulunuyor.

Özel Kuvvetler’de görevli personelin yeteneklerini artırmak üzere, NATO üyesi ülkelerin özel birlikleriyle taktik ve teknik bilgi alışverişi, teknik malzeme ve müşterek eğitim alanlarında işbirliği yapılıyor.

Ayrıca bordo bereliler dünyada “güven atışı eğitimi” alan tek birlik. Nedir bu güven atışı?

-iki adet bordo bereli karşı karşıya geçer.
-ilk önce ikiliden birisi başının üzerinde kitap büyüklüğünde bir hedef tutar.
-diğer bordo bereli iki elinde iki tabancayla yürüyerek o hedefe gerçek mermilerle ateş eder.
-yolun yarısına geldiğinde arkasını dönüp, tabancaları bacaklarının arasından hedefe doğru sıkmaya devam eder.
mermiler bitince roller değişir, bu kez ateş eden kişi hedefi tutar, atış sırası diğerine gelir.
bu eğitim hergün yapılır.

Sadece aldıkları bu eğitim bile ne kadar zor bir eğitimden geçtiklerini göstermeye yetebilir bence, ayrıca aldıkları 3,5 yıllık eğitim temel eğitimleri, yani eğitimleri hiç bitmiyor sürekli hazır olmak için her gün bu eğitimler devam ediyor. Benim merak ettiğim madem bu kadar yetenekliler neden fazla operasyonlarını duymmuyoruz. Bu konuyle alakalı yine bir alıntı yapacağım.

Yazıma İngiliz İstihbaratından bir söz alıntısı ile başlamak istiyorum. “En İyi Operasyonlar Hiç Duyulmayanlardır” Bundan da anlaşılacağı gibi herşeyi bilemememiz bu işin doğası gereği.

Kanımca Özel Kuvvet (yazımda kısaca ÖK diyeceğim) görev gücünün asli görevleri tam olarak anlaşılmış değil veya ben öyle anladım. Bordo bere veya ÖK diyince aklımıza muazzam kamuflaj ve silahlarla donatılmış rambolar aklımıza geliyor. Oysa bu tam anlamıyla ÖK’ların görev ve niteliklerini yansıtmıyor. ÖK görev gücü Gayri Nizami Harp görevini yerine getirmek için kurulmuş özel birliklerdir. Bu birlikler sınır içinde ve özellikle dışında operasyon yürütecek bilgi ve beceri ile donatılmışlardır. Görevleri -Düşman hatlarının ardına sızmak, yerel halkı (gerilla) psikolojik ve politik telkinlerle örgütlemek, eğitmek ve askeri açıdan donatmak, düşmanın stratejik hedeflerine yönelik gerilla oprasyonlarını planlamak (zaruriyse yönetmek) dost gerillarla ana vatan arasında kordinasyonu sağlamak vb. Tüm bunların yanında

-Yurt içinde ve dışında psikolojik harp operasyonları gerçekleştirmek.
-İhtiyaç duyulan alanlarda askeri istihbarat yapmak. “Bilgi Topla-Getir Operasyonları”
– İhtiyaç duyulanı getirmek “Bul-Getir Operasyonları” (Bu bir kaçağı sınır ötesinde yakalamak “Şemdin SAKIK vb” veya sınır ötesinden bir belgeyi veya bir dostu gayri yollarla yurda sokmak şeklinde de olabilir.)
-Stratejik hedeflere yönelik saldırılar düzenlemek. (Sabotaj veya sukast vb)
-Düşmanı yıldıracak, moralini bozacak operasyonlar yapmak.vb
diye uzayarak gider.

Burada en önemli husus bu birliklere yukarıda saydığım çerçeve içinde hedefler göstermektir. Eğer bu hedefleri gösteremiyor. Siyasi ve maddi açıdan bu birlikleri destekleyemiyorsanız. Milli Politikalarınız, bu işe ayıracak bütçeniz ve dünya devleti olma hedefleriniz yoksa bu birlikler pentlatlon yapmaktan ve tatbikatlar düzenlemekten başka bir görev icra etmezler.

Tüm bunların yanında bu görevler %50 entellektüel %50 askeri eğitim içeren görevler niteliği taşır. Operasyon alanlarınızı çok iyi tanımak, yerel halkla geçmişten gelen bağlara ve ilişkilere sahip olmanız gerekir. Bu ilişkileri politikalarınız doğrultusunda zekice ÖK güçleri ile yönlendirirsiniz.

SSCB dağıldığında ortaya çıkan süreci ve tabloyu hepimiz biliyoruz. Bu ülkelerden birisinin liderinin (devrik lider, kim olduğunu anladınız) yaşamını yitirmeden bir kaç yıl önce yemekli sohbette bana dediğini aynen yazıyorum. “Türkiye Cumhuriyetinin bu süreçte Türk Cumhuriyetlerine ayıracağı 10 Milyar doları olsaydı. Bu taplo asla böyle olmazdı.” (Bu siyaset adamı özetle Türk Cumhuriyetlerindeki ÖK ve ÖK dışı operasyonlar için ayrılacak parayı kastediyor.) Batan Bankalardaki paraları düşündüğümde malesef içim sızlıyor.


BORDO BERELİLERLE İLGİLİ HABERLER


Bordo Berelilere ödül Haberi

hackram_bordo_bereli_hackram_3RADİKAL – ANKARA – Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Almanya’da yapılan ‘Dünya Özel Kuvvetler Şampiyonası’nda sekiz ülkeden 25 takımı geride bırakarak birinci olan Türkiye Özel Kuvvetleri üyelerine ödül verdi. Genelkurmay İkinci Başkanı Org. İlker Başbuğ, Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Mehmet Yavuz Yalçın ve Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Servet Yörük’ün de katıldığı törende Org. Özkök, “Başarı bizleri gururlandırdı” dedi.

Bordo Bereliler’in zaferi Haberi

HÜRRİYET – Uğur ERGAN / ANKARA – Türk Silahlı Kuvvetleri’nin göz bebeği, Abdullah Öcalan ile Şemdin Sakık’ın ele geçirilmesi gibi operasyonlara imza atan ‘Bordo Bereliler’, 26 ülkeden özel kuvvetlerin katılımıyla yapılan ‘Dünya Özel Kuvvetler Şampiyonası’nda ABD’nin dünyaca ünlü Delta Force timlerini geride bırakarak Dünya Şampiyonu oldu.

ALMANYA’da 26 ülkeden özel kuvvetlerin katılımıyla yapılan ‘Dünya Özel Kuvvetler Şampiyonası’nda ‘Bordo Bereliler’ diye tanınan Türk Özel Kuvvetleri, tarihi bir başarıya daha imza attı. Bir hafta süren yarışmada Bordo Bereliler birinci olurken, ABD’nin dünyaca ünlü Rangers ve Delta Force kuvvetlerini de geride bıraktı.

Tüm puanları topladılar

Bordo Bereliler, özel harekat, teçhizatlı koşu, paraşütle atlama, tehlikeli göl geçişi, botla harekat ve su altı dalışı, keskin nişancılık, en zor koşullarda dayanıklılık ve bu koşullar altında düşman güçlerini bertaraf etme, düşman hedeflerini yarma ve içeriye sızma gibi bir çok kategoride, yarıştıkları diğer ekipleri geride bırakıp en üst düzey puanları topladılar.

Teröristbaşını getirmişlerdi

Özel Kuvvetler, teröristbaşı Apo’nun Kenya’da yakalanmasında kilit rol oynamıştı. Terör örgütü PKK’nın üst düzey yöneticisi Şemdin Sakık’ın ele geçirilmesi de Türk Özel Kuvvetler’in kamuoyunca bilinen operasyonları arasında yer alıyor.

BORDO BERELİLERLE İLGİLİ VİDEOLAR

Hürriyet Video’larını izlemek için Flash 7 veya daha yüksek eklenti yüklenmeniz gerekmektedir. Yüklemek için tıklayınız!!!