Bakan Atalay Kütahya'da

Haziran 6, 2009

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, ”Türkiye artık çetelerin kol gezdiği, mafya liderlerinin gösteriler yaptığı bir ülke değildir” dedi.

Bakan Atalay, Kütahya Emniyet Müdürlüğü Kent Güvenliği Yönetim Sistemi, Çavdarhisar, Dumlupınar, Pazarlar ve Şaphane ilçe emniyet amirlikleri hizmet binalarının açılış töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye’de son yıllarda nüfus artmasına rağmen suç oranlarının düştüğünü belirtti.

Türkiye’nin güvenli bir ülke olduğunu ifade eden Bakan Atalay, şöyle konuştu:
”Avrupa ülkeleri içinde en güvenli ülke Türkiye’dir. Başkentlerin suç oranlarını incelediğimizde Avrupa ülkeleri içinde Ankara’nın en güvenli başkentler arasında yer aldığını görüyoruz. Bütün bu çalışmalar için emniyet, jandarma ve sahil güvenlik teşkilatına teşekkür ediyorum. Onların arkasındayız. Özellikle son 2 yılda çetelerle ve organize su örgütleriyle mücadelede gösterdikleri başarı için güvenlik birimlerine teşekkür ediyorum. Türkiye artık çetelerin kol gezdiği, mafya liderlerinin gösteriler yaptığı bir ülke değildir. Ortada devlet var, devlet otoritesi var, nizam var. Suç örgütleri öyle kolay kolay ortalıkta yaşayamıyor.”

Bakan Atalay, sadece kendi dönemlerinin değil kendilerinden önceki dönemlerde yaşanan karanlık olayların aydınlatılması için çalışmalar yaptıklarını kaydederek, şunları söyledi:

”Bizden önceki dönemlerde karanlıkta kalan, aydınlatılmayan olaylar için yoğun çalışmalar yapıyoruz. Özellikle kent suçlarında büyük düşüş var. Kapkaç gibi suçlar tarihe karıştı. Bu suçlar için özel projelerle çalışıyoruz, güvenlikte yeni bir sistem getirdik, her suç türüne ayrı bir proje, kapkaç, hırsızlıklar için ayrı çalışmalar yapıp suç haritalarını çıkarıyoruz, bu suç türünü hangi etkin tedbirlerle çözeriz, bu konularda çalışmalar yürütüyoruz ve büyük başarılar elde ettik.”

İçişleri Bakanı Atalay, suç ve suçluyla mücadelede etkin bir yere sahip olan MOBESE’yi yıl sonuna kadar bütün kentlerde hizmete vermeyi planladıklarını bildirdi.

Daha sonra, Bakan Atalay ve diğer yetkililer, Kütahya Emniyet Müdürlüğü Kent Güvenliği Yönetim Sistemi, Çavdarhisar, Dumlupınar, Pazarlar ve Şaphane ilçe emniyet amirlikleri hizmet binalarının açılışını yaptı.


Trafik Kazası

Haziran 6, 2009

Kütahya’da meydana gelen trafik kazasında, 1 kişi öldü, 4 kişi de yaralandı.

Alınan bilgiye göre, Tavşanlı yönüne giden Tavşanlı Mal Müdürlüğü Milli Emlak Şefi Seyit Ali Akçin yönetimindeki 43 UN 190 plakalı otomobil, Kütahya-Tavşanlı kara yolunun 24. kilometresinde Dedik köyü yol ayrımından yola giren Hüsnü Armağan’ın kullandığı 43 EA 789 plakalı traktörle çarpıştı.

Kazada, otomobilde bulunan Pazarlar Milli Emlak Memuru İsmail Çetin, olay yerinde yaşamını yitirdi. Çetin’in cesedi, savcının incelemesinin ardından Kütahya Devlet Hastanesi’nin morguna gönderildi.

Olayda yaralanan araç sürücüsü Seyit Ali Akçin ile aynı araçtaki Domaniç Milli Emlak Memuru Ramazan Yeşilyaprak, Tavşanlı Mal Müdürlüğü Milli Emlak Şefliği memurları Mustafa Dikmen ve Ömer Dinç, Kütahya Devlet Hastanesi’ne kaldırıldılar.

Traktör sürücüsü Armağan’ın, ifadesine başvurulmak üzere jandarma ekiplerince karakola götürüldüğü öğrenildi.
Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor.


Başbakan Erdoğan'ın Kütahya Konuşması

Haziran 6, 2009

124420090519043519194Kütahya gibi daha önce bizim idaremizde olan belediyelerle 5 yıllık hizmetlerimize, şimdi yine hizmet dolu bir 5 yıl eklemenin gayreti içindeyiz.

”29 Mart seçimlerini diğerleri bir bitiş noktası olarak görebilir. Nitekim seçim sonrasında onların yeniden Ankara’ya kapanıp kaldıklarını görüyorsunuz. Biz ise önceki 3 seçimde olduğu gibi bu seçimi de yeni bir milat gördük, görüyoruz. Çünkü biz yarış bittikten sonra da koşmaya devam edenlerdeniz. Çünkü biz her bitiş noktasında kendisine yeni hedefler belirleyip, o hedeflere doğru emin adımlarla, koşar adımlarla ilerleyenlerdeniz. Kütahya gibi daha önce bizim idaremizde olan belediyelerle 5 yıllık hizmetlerimize, şimdi yine hizmet dolu bir 5 yıl eklemenin gayreti içindeyiz.”

Eserlerine yeni eserler katmanın mücadelesi içinde olduklarını vurgulayan Erdoğan, ”Eğer teşkilatımız içinde farklı düşünenler varsa onlar bu düşüncelerini bir kez daha check etsinler. Eğer millete hizmet etmenin dışında gayesi olanlar varsa, onlardan da rica ediyorum, bu hareket onların varlık gösterebileceği bir hareket değildir. Eğer yorulanlar varsa, eğer kalbinde, yüreğinde isteksizlik, gayret eksikliği hissedenler varsa, onlara da rica ediyorum, lütfen dinlensinler” diye konuştu.

”NİCE YILLAR AŞKLA, ŞEVKLE HİZMET ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

Erdoğan, milletin her bir kuruşunu gözleri gibi koruduklarını, emaneti amacı dahilinde kullanmak konusunda azami hassasiyet gösteren bir hareketin mensupları olduklarını belirterek, şöyle devam etti:

”Eğer bu noktada kendisinde zafiyet hissedenler varsa onlara hiçbir müsamaha göstermediğimizi, bundan sonra da asla ve asla göstermeyeceğimizi bilsinler. Zira yolumuz uzun, yapacağımız çok iş var. Milletimize kazandırmayı hedeflediğimiz çok eser var, kat edeceğimiz uzun bir mesafe var, ülke bizden hizmet bekliyor. Ve bir daha nice yıllar bu ülkeye aşkla şevkle hizmet etmeye devam edeceğiz.”

Yeni teşvik ve istihdam paketini açıkladıklarını hatırlatan Erdoğan, Kütahya’nın bulunduğu bölgede kalkınma ajansının merkezi olacağını söyledi.

”YAZ BOYU BÜTÜN OKULLARIMIZ ELDEN GEÇİRİLECEK”

Erdoğan, Türkiye’nin her tarafını bir yatırım üssüne dönüştürmeyi hedeflediklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:

”Aynı zamanda istihdam… 120 bin işsiz vatandaşımızı çeşitli sosyal işlerde istihdam edeceğiz. 200 bin işsiz vatandaşımızı vasıflı işgücü haline getirecek. Bir yandan kurs verirken bir yandan da günde 15 lira kendilerine ödeme yapacağız. 10 bin kişiye girişimcilik eğitimi verecek, proje getirenlere 4 bin lira hibe kredi vereceğiz. 100 bin öğrencimize günlük 15 lira ödeme yaparak, 6 ay boyunca staj yapmasını sağlayacak, bu öğrencilerimizi de ekonomiye kazandıracağız. Böylece 500 bin kişiye istihdam sağlamış olacağız. Mesela şimdi yaz boyu tüm okullarımızı elden geçireceğiz. Bakım, onarım, boya, badana, herşey. Bunları part-time, full-time fark etmez, bu yaz boyu bunları bu şekilde çalıştırmak suretiyle okullarımızın bütün bu sorunlarını inşallah gideceğiz.”

Hedeflerinin sadece küresel krizin etkilerini azaltmak olmadığına dikkati çeken Erdoğan, aynı zamanda Türkiye’yi bir yatırım merkezi haline getirmeyi amaçladıklarını bildirdi. Erdoğan, ”Bu kriz mutlaka aşılacak. Mutlaka geride kalacak. Az kaldı. İşte o zaman Türkiye eskisinden çok daha büyük atılımlarla geleceğe doğru emin adımlarla yürüyecek” diye konuştu.

”BU ÜLKE KOLAY KOLAY YIKILMAZ”

Enflasyonun yüzde 5.2’ye düştüğünü hatırlatan Erdoğan, enflasyonu yüzde 30’dan devraldıklarını dikkati çekti. Enflasyonda aradaki 25 puanlık farkın vatandaşın cebinde kaldığını vurgulayan Erdoğan, ”Ama bunu hiç konuşuyorlar mı? Konuşmuyorlar” dedi.

Dürüst ve samimi şekilde düşünüldüğünde alım gücünün değiştiğini ifade eden Erdoğan, geçen yılın ilk dört ayında Türkiye’nin 100 bin otomobil ihraç ettiğini, bu yıl ise krize rağmen aynı dönemde 104 bin aracın ihraç edildiğini bildirdi.

Otomobilde gelecek 3 aylık siparişlerin yetiştirilmeye çalışıldığını belirten Erdoğan, ”3 ay sonraya gün vermeye başladılar. Bakınız nereden nereye geldik. Bunlar durup dururken olmuyor. Ama bu gerçekleri görmek istemeyenler var. Varsın onlar görmesin. Sadece şu enflasyondaki düşüşte bile gerçekleri görüp herkesin demesi lazım ki ‘Yahu bir yerde bazı sıkıntılar var. Evet doğrudur ama öbür taraftan da bazı güzellikler var’ Bu ülke evvelallah kolay kolay yıkılmaz bunu görmeleri lazım ama bunu görmek istemiyorlar” diye konuştu.

Erdoğan, 6 yılda gayri safi yurtiçi hasılayı 512 milyar dolar arttırdıklarına işaret ederek, 742 milyar dolarak yükseltiklerini kaydetti.

”SİZLERDEN BİR, BERABER OLMANIZI İSTİYORUM”

Partililere de seslenen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Biz birlik ve beraberlikten hiçbir zaman kopmayacağız. Bir ve beraber olacağız. Bir olacağız, diri olacağız. Aramıza fitne fesat sokmak isteyenler olabilir. Bunlara asla prim vermeyeceğiz. Ayrılıkta zafiyet var. Ama birlikte güç var. Bunu unutmayın. Özellikle bu hareket bir fırsattır. Bu hareketi bölmek isteyenler, bilesiniz ki bu ülkede gıdası kesilen çıkar çevreleridir. Onlar çok değişik yöntemler kullanacak, çok farklı yollara başvuracaklardır. Bizim aramıza bu şekilde akla hayale gelmez iftiralarla saldıracaklar, sızmaya çalışacaklar, ama onlara biz fırsat vermeyeceğiz ve yeri geldiğinde bu konularda biz de müdahil olacağız. Çünkü hiçbir ana hiçbir baba yavrusunun ölümüne ne yapamaz? Göz kırpamaz. Biz buralara kolay gelmedik. Onun için de kararlı bir şekilde bu 8 yıllık sürecimizi çok daha farklı bir şekilde yarınlara taşıyacağız. Ben sizlerden bu noktada bir, beraber olmanızı istiyorum. Ana kademe, kadın kolları, gençlik kolları, sandık kurullarına kadar bu başarıyı sağlayabilirsek, önümüzde yapılacak olan milletvekili seçimlerinde Kütahya mevcut durumdan çok daha iyi bir konumda seçimi kazanır.”

Erdoğan, teşkilat içinde yorulanlar varsa onlara da dinlenmelerini tavsiye etti. Partililerden birbirlerini sevip, saymalarını isteyen Erdoğan, ”Ama hak için, halk için. sevgimizin gerekçesi bu olacak. Yoksa çıkar, menfaat, makam, bunun için değil” diye konuştu.

”Er ya da geç, ölüm bizi de bulmayacak mı?” diye soran Erdoğan, ”Bulacak, bulduğu zaman bu makamların sahipleri oraya farklı bir şekilde defnedilmeyecek ki. Hoca efendi gelecek, er kişi niyetine diyecek. Bu kadar. Burada kalkıp ne cumhurbaşkanı niyetine, ne başbakan niyetine, ne bakan, ne milletvekili, ne belediye başkanı, ne il başkanı diyecek. Er kişi niyetine diyecek. Gömecekler, gidecekler. Durum bu. Öyleyse bu kavga niye” dedi.

Erdoğan’ın konuşması sırasında salondaki bir vatandaşın vekil imamlara ilişkin talebini yüksek sesle dile getirmesi üzerine Erdoğan, ”Allah iyiliğini versin senin. Al işte, biz neyi konuşuyoruz, sen neyi konuşuyorsun” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Bu hareketi bölmek isteyenler, bilesiniz ki, bu ülkede gıdası kesilen çıkar çevreleridir” dedi.

Erdoğan, Dumlupınar Spor Salonu’nda düzenlenen AK Parti Kütahya 3. Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, tüm AK Parti teşkilatının ilk günkü heyecanla, coşkuyla, azim ve devamlılıkla yoluna devam etmesinin kendilerinin şiarı olacağını söyledi.

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü

”29 Mart seçimlerini diğerleri bir bitiş noktası olarak görebilir. Nitekim seçim sonrasında onların yeniden Ankara’ya kapanıp kaldıklarını görüyorsunuz. Biz ise önceki 3 seçimde olduğu gibi bu seçimi de yeni bir milat gördük, görüyoruz. Çünkü biz yarış bittikten sonra da koşmaya devam edenlerdeniz. Çünkü biz her bitiş noktasında kendisine yeni hedefler belirleyip, o hedeflere doğru emin adımlarla, koşar adımlarla ilerleyenlerdeniz. Kütahya gibi daha önce bizim idaremizde olan belediyelerle 5 yıllık hizmetlerimize, şimdi yine hizmet dolu bir 5 yıl eklemenin gayreti içindeyiz.”

Eserlerine yeni eserler katmanın mücadelesi içinde olduklarını vurgulayan Erdoğan, ”Eğer teşkilatımız içinde farklı düşünenler varsa onlar bu düşüncelerini bir kez daha check etsinler. Eğer millete hizmet etmenin dışında gayesi olanlar varsa, onlardan da rica ediyorum, bu hareket onların varlık gösterebileceği bir hareket değildir. Eğer yorulanlar varsa, eğer kalbinde, yüreğinde isteksizlik, gayret eksikliği hissedenler varsa, onlara da rica ediyorum, lütfen dinlensinler” diye konuştu.

Erdoğan, Kütahya’da Dumlupınar Spor Salonu’nda düzenlenen AK Parti 3. Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, Türkiye’yi hak ettiği seviyeye taşıyacaklarını belirterek, bundan kimsenin endişesi olmaması gerektiğini söyledi.

Açıkladıkları tedbir paketinin çok geniş bir kesim tarafından memnuniyet ve heyecanla karşılandığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Elbette, 71.5 milyon vatandaşın her birini eşit derecede memnun etmek mümkün değil. Ama eleştirilerin de bir insafı olmalı. Belli kesimlere bakıyorsunuz atılan her olumlu adım karşısında olumsuz değerlendirmeler yapıp, sevincimize gölge düşürmenin gayretkeşliği içine giriyorlar. ‘Yok geç kalınmış, yok paket eksikmiş, yok şu il neden şurada yer almış’… Çok şükür Türkiye bu türden negatif, olumsuz moral bozucu gelişmelere artık kulak asmıyor. Krizin başladığı günden beri moral bozmaya çalışıyorlar. Karamsarlık yapmaya çalışıyorlar. Ama, çok şükür bunda başarılı olamadılar.”

Bugün güçlü, ne yaptığını bilen, disiplinden taviz vermeyen bir hükümetin iş başında olduğunu ifade eden Erdoğan, tam bir uyum içinde çalışan, koordine içinde, genç, dinamik bir ekonomi yönetiminin işbaşında olduğunu söyledi.

Erdoğan, hangi adımı, ne zaman atacakları konusundaki değerlendirmeyi gayet iyi bildiklerini de vurgulayarak, ”Vakti zamanı gelince de tedbirlerimizi kararlılıkla uyguluyoruz. Bir kez daha söylüyorum. Kimsenin endişesi, tereddütü olmasın, Türkiye emin ellerde ve geleceğe doğru emin adımlarla ilerliyor” diye konuştu.

”MİLLETİN, VATANIN ALEYHİNE HİÇBİR ŞEYE İMZA ATMADIK”

”Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ve onun ekibi, şunu bilesiniz ki bu ülkenin değerlerine sahip çıkmada, bunların hiçbiriyle evvelallah mukayese dahi edilmez. Bunu böyle biliniz” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

”Biz milletimizin, vatanımızın aleyhine olacak hiçbir şeye bugüne kadar imza atmadık ve atmayız. Herşeyde bu milletin, bu vatanın faydasını düşünürüz. Çünkü biz bu milletin yüreğinden geldik. Bu partiyi millet kurdu, millet. Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin değil.  Bütün bunlar yapılırken biz ne dedik, dikkat edin, ‘AK Parti kaybederse kaybetsin, yeter ki milletimiz kazansın, yeter ki Türkiye kazansın’ dedik. Türkiye’nin her meselesini çözme yolunda tam bir kararlılık, tam bir cesaret içindeyiz. Aşkla, sevdayla, coşkuyla, heyecanla, cesaretle meselelerin üzerine gittik. Bundan sonra da gitmeye devam edeceğiz.

Biz diyoruz ki, 3.5 sene iktidarda kalanlar, geçmişte bölük börkçük iktidarda kalan muhalefet, söyleyin, ‘biz şunu yaptık’ deyin, yaptığınızı söyleyin. Ne yaptınız? ‘Kütahya’ya şunu yaptık, şunu getirdik’ deyin. Ama, biz buna rağmen hırçınlaşmadan, hırçın bir siyasetin tarafı olmadan yolumuza hizmetle devam edeceğiz, hizmet siyasetine devam edeceğiz. Gerginliklere prim vermeyeceğiz, gerginlik üreten bir siyaset tarzının içinde olmayacağız. Biz ayrıştırıcı olmayacak, ayrıştırıcı siyasete prim vermeyeceğiz. Benim bütün teşkilatımdan arzum, ricam budur.”

Erdoğan, parti teşkilatına da seslenerek, muhalefetin gerginlik siyasetine prim vermemelerini istedi. Erdoğan, ”Sağduyudan, soğukkanlılıktan, birleştirici, uzlaştırıcı siyasetten lütfen ayrılmayın. Biz milletimiz için siyaset yapıyoruz. Hesabımızı vereceğimiz yegane merci millettir” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet partilerinin İsrail konusunda doğruları anlatmadığını öne sürerek, ”İsrail ile ilgili konuşmaya geldiğinde, kusura bakma, bu ülkenin başbakanının duruşunu, bu ülkedeki iktidarı, dünyada herkes çok iyi bilir. İsrail de çok iyi bilir, batı da çok iyi bilir” dedi.

Erdoğan, Kütahya’da Dumlupınar Spor Salonu’nda düzenlenen AK Parti 3. Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, millete hizmette asla yorgunluk, dargınlık, küskünlük olamayacağını söyledi.

Erdoğan, yola çıkarken, bu yolun uzun, zorlu, meşakkatli, engellerle dolu olduğunu bildiklerini belirterek, şunları kaydetti:

”Önümüze engeller çıkarılacağını çok iyi biliyorduk. Ama biz dedik ki bu uzun soluklu yolda aldatan da olmayacağız, aldatılan da olmayacağız. Yolumuza çıkan tüm engelleri aştık. Milletimize verdiğimiz söze muhalefet etmedik, milletin bize yüklediği emanete halel getirmedik. Doğruluktan, dürüstlükten, samimiyetten ayrılmadık. Siyasetin kirli koridorlarında kendimizi kaybetmedik, tam tersine siyaseti temize çektik, aydınlığa taşıdık. Bizim dışımızdaki partiler belli illere sıkışıp kaldılar. Etnik siyaset yaparak, etnik kökenlere dayalı kimlik siyaseti yaparak, istismar siyaseti yaparak korku ve vehimler üreterek ancak belirli bölgelerde, sınırlı bir varlık gösterebildiler. AK Parti, Türkiye’nin tamamında siyaset yaptı, hizmet taşıdı. 780 bin kilometrelik vatan toprağında aynı dille konuştu.”

”DEMOKRASİYE SIMSIKI SARILDIK”

3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra iktidarı devraldıklarından itibaren AK Parti’yi yıpratmak, yolundan çevirmek, milletin teveccühünden uzaklaştırmak için çok çeşitli formüllerin uygulanmaya başlandığını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

”Bizi hizmetten alıkoymaya çalıştılar. TBMM’nin çalışmasını yavaşlatmaya, yasaları çıkarmamızı engellemeye çalıştılar. Hukuk dışı uygulamalarla bizi siyaset sahasının dışına çekmeye çalıştılar. Bununla da kalmadılar. Bugün görüyoruz ki hukuk dışı örgütlenmelerle çetelerle mafyayla kaos oluşturacak eylemlerle provokatif saldırılarla bizi yıpratmanın mücadelesini verdiler. Çok şükür hiçbirinde başarılı olamadılar. Demokrasiye, hukuka, milli iradeye sımsıkı sarıldık. Milletin emanetine, milletten aldığımız icazete sımsıkı sarıldık ve bugünlere ulaştık. Şimdi başka bir planın içindeler, şimdi başka bir projeyi uygulamaya koydular. Ne dediler, ‘İktidardaki parti yıpranır’, umutla bekliyorlardı ama baktılar ki AK Parti yıpranmıyor. Tam tersine millet nezdinde, nazarında çok güçlü bir şekilde, kararlılıkla yolunda ilerliyor. ‘Öyle ise biz yıpratalım’ dediler. Neler yaptıklarını biliyorsunuz. Nasıl iftira attıklarını görüyorsunuz. Nasıl çamur siyaseti yaptıklarını görüyorsunuz. Akla hayale gelmedik yalanlarla nasıl üzerimize geldiklerini görüyorsunuz. TBMM’yi nasıl kilitlemeye çalıştıklarını, nasıl engeller çıkardıklarını, Meclis kürsüsünü bile işgal edecek kadar nasıl hırçınlaştıklarını görüyorsunuz.”

”GERİLİM SİYASETİNDEN NEMALANMAYA ÇALIŞIYORLAR”

Başbakan Erdoğan, muhalefetin Türkiye’nin yararına olacak her meselede bugüne kadar bunu yaptıklarını belirterek, şöyle konuştu:

”Arkadaşlarımızın üzerine saldırmaya varıncaya kadar, biz arkadaşlarımıza hep sükunet, sabır tavsiye ettik. Onlar bunu yapacaklar, sizi böyle bir yöntemle kendi minderlerine çekmek isteyecekler. Aman ha dedik. Çünkü onlar gerilim siyasetinden nemalanmaya çalışıyorlar. Yandaş medyalarıyla bunu yapmaya çalışıyorlar. İşte ortaya çıkan gerçekler malum. Türkiye’nin her meselesinin çözümünde, ellerini taşın altına koymak yerine, inisiyatif almak yerine, dayanışma içinde olmak yerine her çözümün önünde durdular. ‘Yeter ki AK Parti kazanmasın, AK Parti başarısız olsun, yeter ki başarılar AK Parti’nin hanesine yazılmasın, yeter ki AK Parti kazanmasın, Türkiye’ye ne olursa olsun’ dediler. Son mayın temizleme ile ilgili çalışmalar yaklaşık 1 ay sürdü ve sonunda yandaş medya ne dedi. Birisi bakıyorsun, ’70 küsur milletvekili’, öbürü ’80-90 milletvekili’, ‘genel başkana, başbakana rağmen gelmediler…’ Çok ayıp, çok çirkin. Milletvekillerinin kimi yurt dışındaki hizmetlerine devam eder, kimi şurada, kimi burada olur. Gelmemiş olabilir. ‘Ama başbakana rağmen gelmediler’. Peki, başbakana rağmen o milletvekilleri gelmedi de 3 tane muhalefet, hatta diğerlerini de sayarsak 4 tane. Tüm muhalefet partilerinin hepsinin aldığı oy 90. Ne oldu diğerleri? Onlar nereye gitti? Bu işi engellemeye çalışanlar onlar, onlar nerede? Bunları niye yazmıyorsun? Yazamaz. Çünkü onu yazdıkları zaman kendi açıkları ortaya çıkacak.”

”İSRAİL NERESİNDE…”

Başbakan Erdoğan, geçmişte muhalefetin bir bakan hakkında verdiği gensoru önergesi üzerinde konuşacak milletvekili bulamadığını ifade ederek, şunları kaydetti:

”Bunlar böyle muhalefet, bunlar böyle partidir. Çık konuş kardeşim, tezini savun. Madem gensoru verdin. Çünkü, alıştık bu işe de artık, boyacı küpü gibi. Boyacı küpüne sokup sokup çıkarıyorlar. Hiçbir netice yok, yaptıkları iş bu. Gelin de şu ülkede hizmet üretin, hizmet… Engel koymayın, gelin de ‘nasıl yardımcı oluruz’ deyin. Ama bunların böyle bir derdi yok. Kanunda olmayan şeyleri konuştular. Tutturdular bir İsrail gidiyorlar. En sonunda dedik, İsrail ile ilgili konuşmaya geldiğinde, kusura bakma, bu ülkenin başbakanının duruşunu, bu ülkedeki iktidarı, dünyada herkes çok iyi bilir. İsrail de çok iyi bilir, batı da çok iyi bilir. Siz kendinize bakın önce. Çıkmış bir tanesi konuşuyor. Bizden önceki MHP, DSP, ANAP üçlü döneminde İsrail ile yapılmış bir çok anlaşmalar vardır. Hiçbir anlaşma yapmamış gibi doğru olmayan sözlerle kalkıp halkı aldatmayın. Dürüst olun, dürüst… Bunların gizlilik kaydı olmasa bunlar rahat açıklanır. Ama bunların gizlilik kaydı var. Onlar gizlilik kaydına rağmen gelip açıklarlar ama biz açıklamayız. Biz hukuka saygılıyız. Bizim her şeyimiz açık. Yaptıysak ‘yaptık’ deriz. Ama bu konuyla ilgili neye dayalı sen kalkıp bunu söylüyorsun. Nerede İsrail yazıyor. Sizin yabancı sermayeye karşı olduğunuzu çok iyi biliyoruz CHP’nin de, MHP’nin de… Ama biz yabancı sermayeye karşı değiliz. Küresel sermaye gelip benim ülkeme girmelidir. Hele hele dünyada küresel finans krizinin olduğu bir dönemde gelecek burada yatırım yapacak, burada benim vatandaşıma iş imkanı verecek, ben buna niye ‘hayır’ diyeyim. Şimdi Kütahya’da da çok büyük bir yatırım niyeti içerisinde olan bir küresel sermaye var. Şimdi biz buna ‘hayır’ mı diyelim.”

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Bu hareketi bölmek isteyenler, bilesiniz ki, bu ülkede gıdası kesilen çıkar çevreleridir” dedi.

Erdoğan, Dumlupınar Spor Salonu’nda düzenlenen AK Parti Kütahya 3. Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, tüm AK Parti teşkilatının ilk günkü heyecanla, coşkuyla, azim ve devamlılıkla yoluna devam etmesinin kendilerinin şiarı olacağını söyledi.


İslamoğlu Oynayan Simavlı Efeler – İzle

Haziran 3, 2009

islamoglu

Efeler: Dursun Yanar – Şakir Gündüz – Necip Fazıl Yanar – Hazar Gündüz
Bayraktarlar: İsmail Aygün ve Muharrem Esen
Kameraman: Radikal

Bu organizasyon da maddi mavevi desteğini esirgemeyen kütahya simavlılar derneği başkanımız sayın İbrahim Çetinsoy’a, yönetim kurulu üyemiz Galip Tutar’a sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.

Not: Etiler Atatük Kültür Merkezinde Egebir tarafından düzenlenmiş olan bir organizasyondur

İslamoğlu Efe Kimdir?

İslamoğlu, Kütahya’nın Gediz İlçesi, Şaphane bucağı Türgün mahallesinde doğmuştur. Asıl adı Mustafa’dır. İslamoğlu lakabı, İslamoğulları adındaki bir sülaleden gelmesinden dolayıdır.

Söylentiye göre Mustafai köyde gerçekleşen bir hırsızlık olayının kendi üzerine yüklenmesiyle hapse atılır. Haksızlığa iftiraya uğramanın acısıyla hapishaneden çıkar çıkmaz silahlanıp dağa çıkar. Kısa bir süre sonra peşine düşen zaptiyeler tarafından bağışlanacağına inandırılan Mustafa teslim olur, ancak yeniden hapsedilir. Karşılaştığı bu kötü işlem karşısında 1853 yılında üç arkadaşıyla birlikte hapishanenin duvarını delerek kaçıp dağa çıkar. Varlıklı kişilerden haraç alır, büyük çiftlikleri ve varlıklı kervanları basarak elde ettiği kazançları yoksullara dağıtır. Kısa zamanda hemen tüm Ege taraflarında büyük bir üne sahip olur ve “İslamoğlu” namıyla anılmaya başlanır. Uzun süre dağlarda eşkıyalık yaptıktan sonra eşkıyalıktan vazgeçerek düze iner ve Gediz’in Orhanlar köyünde bir ev yaptırır. 1867 yılında müfrezeler tarafından kuşatılır ve teslim olması istenirse de buna yanaşmaz ve çatışma çıkar. Kendisine ihanet eden Gökçe adındaki bir köylünün attığı kurşunla yaralanır ve çatışma sonucu aldığı kurşun yaralarıyla ölür.

Halk türkülerinden anlaşıldığı kadarıyla ki halk türkülerinde sözü edilecek kadar olsa gerek oldukça uzun saçlı olan İslamoğlu’nun aynı zamanda iyi saz çaldığı ve iyi bir halk ozanı olduğu da rivayet edilmektedir.

EĞER AŞAĞIDAKİ VİDEOYU İZLEMEKTE SIKINTI ÇEKİYORSANIZ YOUTUBE JACKER ADLI PROGRAMI KURABİLİRSİNİZ. BU PROGRAM SAYESİNDE YOUTUBE’Yİ HİÇ SORUN YAŞAMADAN KULLANABİLİRSİNİZ.

http://www.simavlilar.com/file/youtubejackersetup_www.simavlilar.com.zip


Okul Kaydının Pratik Yolu

Haziran 2, 2009

İnternetten form doldurma, okula başvurma, ön kayıt yaptırma, kayıt parası yatırma gibi işlemlere gerek olmadığı açıklandı.

Velilerin ilköğretim okuluna kayıt için internetten form doldurma, okula başvurma, ön kayıt yaptırma, kayıt parası yatırma gibi işlem yapmalarına gerek bulunmadığı bildirildi.

Veliler, çocuklarının hangi ilköğretim okuluna kaydedildiğini, 29 Haziran 2009’dan itibaren Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) internet sitesindeki veli bilgilendirme sisteminden veya evlerine en yakın ilköğretim okulundan sorarak öğrenebilecekler.

MEB’den yapılan açıklamaya göre, 2009-2010 eğitim-öğretim yılında resmi ilköğretim okullarının 1. sınıflarına kayıtlar önceki yıllardan farklılıklar içeriyor.

Bu çerçevede, çocuklar okullara, Ulusal Adres Veri Tabanı’ndaki adres bilgileri ve T.C. kimlik numaralarının il/ilçe milli eğitim müdürlüklerinde kurulan öğrenci yerleştirme komisyonlarının okul adres eşleştirmeleri sonucunda sistem tarafından otomatik olarak yerleştirilecek. E-Okul sistemi tarafından tüm öğrencilerin, adreslerinin bulunduğu en yakın ilköğretim okuluna kayıtları yapılacak.

Veliler, dün başlayan kayıt işlemlerinin tamamlanmasının ardından çocuklarının hangi okula kaydedildiğini 29 Haziran 2009 tarihinden sonra veli bilgilendirme sisteminden veya evlerine en yakın ilköğretim okulundan sorarak öğrenebilecekler.

-İSMİN ÇIKMASI KAYIT İÇİN YETERLİ-

Öğrenci, okullar açıldığında, adres bilgileri doğrultusunda isminin çıktığı okula giderek ders başı yapacak. Öğrencinin isminin çıkması aynı zamanda kayıt belgesi anlamına gelecek. Bunun dışında, herhangi bir işlem yapmasına gerek bulunmayacak.

Kayıt ve nakillerde ”herhangi bir karışıklık çıkması durumunda” Ulusal Adres Veri Tabanı’ndaki adres bilgileri esas alınacak. ”Velilere kolaylık sağlanması ve adresin doğruluğunun tespiti açısından” okul yönetimleri elektrik, su, telefon, doğalgaz abonelik sözleşmesi, kira sözleşmesi veya tapu kaydı gibi belgeler isteyebilecekler.

Sistemde okula yerleştirilen şehit ve muharip gazi çocukları ile özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin velilerinin talep etmesi halinde istedikleri okula kayıtları daha sonra nakil yoluyla yapılacak.

Veliler kayıt için gerek internetten form doldurulması, gerek okula başvurulması, ön kayıt yaptırılması, kayıt parası yatırılması gibi herhangi bir işlem yapmayacak. Adres ve T.C. kimlik bilgileri doğrultusunda çocuklar sistem tarafından okullara kaydedilecek.


Ramiz Ongun : Bir Türk Millet Aşığı

Haziran 1, 2009

Ramiz Ongun’u uzun uzadıya anlatmamıza gerek yok. Hayatı, nerede doğduğu ne iş yaptığı da hiç önemli değil. Sadece aşağıdaki diyoloğu okuyun yeter. Kim olduğunu çok iyi anlayacaksınız. o bir millet aşığı. Hem de karşılıksız seven aşıklardan.

Ergenekon paşaların anılarını ortaya çıkardı. MHP’li Ramiz Ongun ile Hurşit Tolon arasında ilginç diyaloglar yaşanmış.

Image

Ergenekon soruşturması beraberinde ilginç anıları gün ışığına çıkarttı. MHP’li Ramiz Ongun bir yemekte buluştuğu emekli orgeneral Hurşit Tolon’u sert sözlerle uyarmış.Zaman’dan Ömer Şahin, Başkent kulislerinde konuşulan bu haberi verdi. Buna göre Ongün, Tolon’a “Sizde vatan, millet işlerine yeni giren genç subayların heyecanını, acemiliğini gördüm. Paşa, kendinizi bu milletten alacaklı mı hissediyorsunuz? Biz memleketi karşılıksız sevdik. Türkiye, eskisinden daha iyi” diyerek tepki göstermiş.

Kutsal yolculuktan etkilenen eski Başbakanlık Müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu’nun verdiği yemeğe ülkücü camianın önde gelen isimlerinin yanı sıra Ergenekon kapsamında tutuklanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon da katılmış.

Başkentteki yemeği Mesut Yılmaz döneminde Başbakanlık müsteşarlığı yapan Yaşar Yazıcıoğlu düzenledi. Oğluna ait Tike Restaurant’a ülkücü camiadan birçok isim davet edildi. Namık Kemal Zeybek, Enis Öksüz, Baki Tuğ gibi tanınmış simalar da katılımcılar arasındaydı.

Yemeğin tek asker ve sürpriz misafiri emekli Orgeneral Hurşit Tolon’du. Alkol alan tek isim de o oldu. Katılımcılardan alınan bilgilere göre, hacdan çok etkilendiğini ve bunu paylaşmak için yemek düzenlediğini söyleyen Yazıcıoğlu, misafirlerinden tek tek konuşma ricasında bulundu. Yemeğe damga vuran diyalog, Hurşit Tolon ile Ramiz Ongun arasında yaşandı.

VATAN SATILIYOR

Tolon, memleketin çok kötü yönetildiğini söyleyerek “Vatan satılıyor, ülke batıyor. Artık silkinmek, milleti uyandırmak lazım.” dedi. Paşa’nın bu konuşmasına Ongun’dan tepki geldi: “Sizde vatan, millet işlerine yeni giren genç subayların heyecanını, acemiliğini gördüm.” Bu sözlere şaşıran Tolon, “Ben 50 yıl bu ülkeye hizmet ettim.” dedi.

SAYENİZDE DOKTORA YAPAMADIM

Ongun, tekrar söz alarak şunları kaydetti: “Vatana biz de hizmet ettik. 12 Mart’ta, 12 Eylül’de kendimizi siper ettik. 2 dilim, 2 diplomam var. Sayenizde doktora yapamadım. Şu anda 480 milyon alan Bağ-Kur’luyum. Vatanıma, milletime helal hoş olsun. Siz emekli olsanız da makam aracınız, korumanız var. Hâlâ kendinizi bu milletten alacaklı mı görüyorsunuz? Paşa, şunu unutmayın. Biz bu vatanı rütbe, makam için değil, karşılıksız sevdik.”

‘DEVLETİ ORDU KURDU’ TEZİNE İTİRAZ

Ongun, Namık Kemal Zeybek ile de polemik yaşadı. Zeybek, Tolon’a hitaben, ‘Sayın Orgeneralim’ diye başladığı konuşmasında, ‘Bu devleti ordu kurdu’ tezini işledi. Ongun, bu sözlere de karşı çıktı: “Bu devleti millet kurdu.” Ongun’un sözlerine bazı isimler, “Millet dediğin bir avuç köylüydü.” diye itiraz etti. Ongun ise çarpıcı bir cevap verdi: “O bir avuç köylü dediğiniz insanlar kefen bezini, ununu askere vererek Kurtuluş Savaşı’nı yaptı.”

17 Mart 1947 tarihinde Adana’nın Kozan ilçesinin Kale köyünde doğdu. Tarım ve ticaretle uğraşan bir ailenin, yedi çocuğundan en küçüğüdür. İlk ve orta öğrenimini Adana’da tamamladıktan sonra, Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İktisat Bölümü’nü ve Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ni bitirdi. Alparslan Türkeş ile 1964 yılında Adana Türk Ocağı’nda verdiği bir konferansta tanıştı. Aynı dönemde CKMP’ye girdi.

Ramiz Ongun, Türkiye’nin öğrenci eylemiyle ilk tanıştığı 1969 – 1971 yılları arasında Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı, 1974 – 1975 yıllarında MHP Gençlik Kolları Genel Başkanlığı ve MHP Genel İdare Kurulu Üyeliği,1975 – 1978 yılları arasında MHP Gençlik Teşkilatları ve Yan Kuruluşlar (Ülkü-Tek, Ülküm, Ülkü-Bir, Ülkücü-İşçiler, Ülkü-Köy Gibi) Sorumlu Genel Başkan Müşavirliği, 1978 – 1980 yılları arasında MHP Genel Merkez Eğitimciler Birimi’nin oluşturulmasından sorumlu olarak MHP Genel Merkezi nezdinde Koordinasyon Başkanlığı yaptı. Ayrıca 12 Eylül 1980 öncesinde Gün Sazak’ın Gümrük ve Tekel Bakanlığı döneminde oluşturduğu Gümrük Kontrolörleri Kurulu Başkanlığı’nı vekaleten yürüttü.

12 Eylül darbesinden 13 ay sonra Alparslan Türkeş’in emriyle yurt dışına gitti. Almanya’da üniversiteden sınıf arkadaşı Nesrin Hanım’la (Eski Hıfzısıhha Başkan Vekili) evlendi. O yıllarda geçinmek için bir şarküteride kasaplık dahi yapan Ongun, 1989’da yurda döndü.

12 Eylül 1980 ihtilalini müteakip MHP ve Yan Kuruluşlar hakkında açılan davadan yargılandı ve beraat etti. 1992 yılından itibaren Türk Ocakları Merkez Yönetim Kurulu Üyesi’dir.

Ölümünden bir ay önce (1 Mart 1997), Türkeş tarafından MHP kadrolarını yeniden canlandırmakla görevlendirildi. Üç kez Bahçeli’ye karşı aday oldu, seçilemedi. Evli, ikisi kız, biri erkek üç çocuk sahibidir. Almanca bilmektedir.


Aydemir 1 + 100 de

Mayıs 30, 2009

YBTB Başkanı Şeyda Açıkkol’un hazırlayıp sunduğu 1+100 bu hafta, TASAM Başkanı Süleyman Şensoyu , TÜRKSAM Başkanı Sinan Oğanı, Zonguldak Demokrat TV Genel Müdürü Doğan Gönüllü ile Kütahya Tv Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Aydemiri ağırladı.

TRT 2 de Pazar günü canlı yayınlanan programda Türkiyenin 2023 stratejisi, ABD, Rusyanın önümüzde ki dönem küresel stratejileri tartışıldı. Ayrıca, programda önümüzde ki on yıllarda dünyanın ekonomik liderliğinin, süper güç konumunu ABDden ve Avrupadan Asyanın alıp, alamayacağı konuşuldu.

Şeyda Açıkkol ve Ramazan Aydemir önümüzde ki günlerde Kütahyada gerçekleştirilecek olan Türkiye Oryantring Şampiyonası hakkında da izleyicilere bilgiler verdi.


MHP'li Başkanın Borç İsyanı

Mayıs 29, 2009

Kütahya’nın Simav ilçesine bağlı Öreyler beldesinin MHP’li Belediye Başkanı Özden Akçay, bir önceki dönemden kalan 387 bin TL’lik borcun uykularını kaçırdığını söyledi.

Kendilerindeki evvelki yönetimden intikal eden 387 bin TL dolayındaki borcun faizleriyle birlikte her geçen gün çoğaldığını ifade eden Akçay, İller Bankası’ndan gelen aylık 15 bin TL dolayındaki ödeneğin borçlara bile yetmediğini belirtti.

Belediyenin kimlere borcu olduğunu gösteren listeyi halkın bilmesi açısından kahvelere astığını ifade eden Akçay, borçları ödeyip bitirinceye kadar beldesine önemli bir yatırımda bulunamayacağını vatandaşların bilmesini istediğini bildirdi.

Geçmiş dönemden kendisine intikal eden 387 bin TL dolayındaki borcun 130 bin TL’sinin İller Bankası’na, 81 bin TL’sinin SSK’ya, 11 bin TL sının Simav Vergi Dairesine, kalan 165 bin TL’sının da esnaflara olduğunu anlatan Öreyler Belediye Başkanı Özden Akçay, İller Bankası’nın gönderdiği aylık 15 bin TL dolayındaki ödeneğin öncelikli olarak İller Bankası başta olmak üzere SSK ve Vergi Dairesi’ne olan alacaklarına kesildikten sonra belediye kasasına giren bin TL dolayında bir paradan da personele iki aydır maaşlarına karşılık 300’er yüz TL dolayında avans verebildiğini kaydetti.

Buna rağmen bir yandan borç öderken bir yandan da beldenin alt yapı meselesine çare aradığını ifade eden Akçay, bu hususta birkaç yıl belde halkından anlayış beklediğini vurguladı.

Akçay, borçları kapattıktan sonra seçim öncesi verdiği sözleri mutlaka yerine getireceğini ve Öreyler beldesini hak ettiği yere taşıyacağını kaydetti.

İHA

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi

Mayıs 28, 2009

Dumlupınar Üniversitesi

Dumlupınar Üniversitesi 3.7.1992 tarih ve 3837 sayılı kanunla kurulmuştur. Dört fakülte ve iki enstitünün kuruluşu da aynı kanunda yer almıştır. Daha önce Anadolu Üniversitesine bağlı olarak faaliyetini sürdüren, Kütahya İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Kütahya Meslek Yüksekokulu üniversitemizin çekirdeğini oluşturmuştur.


Kütahya İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisine bağlı olarak 12 Ekim 1974 tarihinde Kütahya Yönetim Bilimleri Yüksekokulu adı altında kurulmuş ve 4 Aralık 1974 tarihinde öğretime başlamıştır. 15 Şubat 1979 tarihine kadar yüksekokul olarak faaliyetini sürdürmüş ve bu tarihten itibaren Akademi tarafından Kütahya Yönetim Bilimleri Fakültesine dönüştürülmüştür. Daha sonra 20 Temmuz 1982 tarih ve 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Kütahya İdari Bilimler Yüksekokulu adı altında Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesine bağlanmıştır.

27 Haziran 1987 tarih ve 3389 Sayılı Kanuna eklenen bir madde ile Anadolu Üniversitesi Kütahya İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi haline getirilmiştir. Okul son olarak 3 Temmuz 1992 tarihinden itibaren Dumlupınar Üniversitesine bağlı İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi olarak eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürmektedir.
Kütahya Meslek Yüksekokulu 1975-1976 Eğitim-Öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak öğretime başlamıştır. 1982 Temmuz ayında Anadolu Üniversitesine bağlanmıştır. 3 Temmuz 1992 tarihinden itibaren Dumlupınar Üniversitesine bağlı olarak eğitim-öğretim faaliyetlerini yürütmektedir.


3837 Sayılı Kanunla kurulması öngörülen Fen-Edebiyat Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, Simav Teknik Eğitim Fakültesi ve Bilecik İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile Fen ve Sosyal Bilimler Enstitüsüne ilaveten 06.09.1993 tarih ve 1450 sayılı Yükseköğretim Kurulu Kararı ile Tavşanlı ve Gediz Meslek Yüksekokulları açılmış ve 1993-1994 eğitim-öğretim yılında faaliyete geçmiştir.Yükseköğretim Yürütme Kurulunun 14.02.1994 tarih ve 94.5.332 sayılı kararı ile Kütahya ilinin on ilçesi ve Bilecik ilinin dört ilçesinde toplam 14 Meslek Yüksekokulu daha açılmıştır. Sağlık Bakanlığı ile YÖK arasında yapılan 1996/8655 sayılı protokol gereği Sağlık Yüksekokulu üniversitemiz bünyesine katılmıştır.

14.04.1999 tarih ve 23666 sayılı resmi gazetede yayımlanan kararla üniversitemiz bünyesinde Eğitim ve Güzel Sanatlar Fakültesi açılarak, Fen Edebiyat Fakültesi bünyesinde yer alan Beden Eğitimi ve Spor Bölümü, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu haline getirilmiştir. 2005-2006 eğitim-öğretim yılında Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu eğitime açılmıştır. 24.05.2006/10493 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla Sağlık Bilimleri Enstitüsü kurulmuştur.


5662 Sayılı Kanunun 7. Maddesi uyarınca 29.05.2007 tarihinde Bilecik Üniversitesi kurulmuş; bir fakülte ve dört meslek yüksekokulu Üniversitemizden ayrılmıştır.


Lösemili Çocuklar Haftası

Mayıs 27, 2009

181Ankara Lösemili Çocuklar Vakfı (LÖSEV) tarafından organize edilen “Lösemili Çocuklar Haftası” bugün başlıyor. “Lösemisiz bir dünya düşlüyoruz” sloganıyla yola çıktıklarını söyleyen LÖSEV Başkanı Dr. Üstün Ezer’e göre löseminin tedavisi mümkün…

Lösemili çocuklar çaresiz değil

LÖSEV tarafından organize edilen “Lösemili Çocuklar Haftası”, 30 mayıs-5 haziran günleri arasında Ankara’da düzenleniyor. Vakıf Başkanı Dr. Üstün Ezer, “Lösemisiz bir dünya düşlüyoruz” diyor.

Lösemili çocukların tedavi gördüğü bir devlet hastanesine televizyon alarak yaşamlarına renk katmak arzusuyla işe başlayan LÖSEV (Ankara Lösemili Çocuklar Vakfı), bugün Türkiye’nin dört bir yanından bin 200’ü aşkın lösemili çocuğa yardım eli uzatan dev bir vakıf haline geldi. Tedavilerinin yanı sıra lösemili çocukların sağlıklı, çağdaş, eğitimli bireyler olarak topluma kazandırılması yönünde çalışmalarını sürdüren LÖSEV, bundan üç sene önce “Lösemili Çocuklar Haftası” etkinliklerini başlattı. İlk senesinde Türkiye’nin dört bir yanından lösemili çocukların katılımıyla gerçekleştirilen etkinlik, ikinci yılında uluslararası bir boyut kazandı. Bu yıl 30 mayıs-5 haziran arasında düzenlenecek organizasyon, dünyanın dört bir tarafından gelen lösemi hastalarını buluşturacak. 21 ülkeden aynı hastalığın pençesinden kurtulmak için mücadele veren, aynı sorunları paylaşan çocuklar bir araya gelecek. LÖSEV’in kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Pediatrik Hematolog Dr. Üstün Ezer, lösemi konusundaki sorularımızı yanıtladı.

* Kimler lösemi hastalığının tehdidindedir? Lösemi bir kan hastalığı. Kanın yapım yeri kemik iliğidir, iliğinin içerisindeki kök hücreler, kendilerine benzer hücre oluşturur ve çoğalarak kana geçerler. Bu hücrelerdeki bozulmalar hastalığa neden olur. Enfeksiyon, ilaç, vücuda giren bir kimyasal madde, beslenme ve genetik yatkınlıklar gibi çevresel etkenler hastalığın ortaya çıkışında büyük rol oynuyor. En çok 2-5 yaşlarındaki çocuklarda görülüyor. Tüm toplumda kanser hastalığının çok fazla arttığını görüyoruz. Her 5 kişiden bir kişi kanser adayı. Dünya Sağlık Örgütü bu sayının giderek artacağını ve 20 yıl içinde 2-3 katına çıkacağını söylüyor. Kanser vakalarının bir yılda 10 milyondan 20 milyona çıkması da bunu doğruluyor. Türkiye’de her yıl bin 200 çocuk lösemi hastası olmaya aday. Her yaştaki insanda görülme olasılığı var. Ancak, çocuklarda daha çok görülüyor. 0-16 yaş grubundaki her çocuk bu hastalığa yakalanabilir.

TEDAVİ EDİLEBİLİYOR

* Lösemiye yol açan etkenler nelerdir? Hastalığın tedavisi nasıl yapılıyor? Kimyasal ürünler, ilaçlar, yediğimiz gıdalardaki katkı maddeleri, hormonlar gibi çevresel etkenler, genetik kromozomda değişim yaratıyor ve hatalı hücreler oluşuyor. Lösemi tedavi edilebilen bir hastalık. Lösemi tedavisinde yüzde 90’a varan oranda başarı şansı var. Hastaya kemoterapi ve hücre tedavisinin ardından destekleme tedavisi veriliyor. Arkasından da uzun bir süre hasta, bağımlılık tedavisi görüyor. Tüm bu tedaviler yaklaşık 3 sene sürüyor.

* LÖSEV’i kurmaya nasıl karar verdiniz? Eğitimimi tamamladıktan sonra çocuk kan hastalıkları üzerine ihtisas yaptım ve bir devlet hastanesinin hematoloji servisinde çalışmaya başladım. Buradaki deneyimlerimde şunu gördüm ki lösemi tedavisinde ilaçlar ve kemoterapi belli bir yere kadar işe yarıyor. O noktadan sonrası; sosyal faktörler, temizlik, hijyen, moral… Bir gün kontrolleri sırasında ziyaret ettiğim çocuk hastalarımızdan biri, “Üstün amca bize bir televizyon alamaz mısın?” dedi. O ana kadar çocukların psikolojisini fark etmemiştim. Hastane yönetimi televizyon almayınca kendi aramızda para topladık ve televizyon, sonra da oyuncaklar aldık. Sonra bunun bir sonu olmadığını gördük ve 1996 yılında derneğimiz kuruldu. 1998 yılında vakıf haline geldik. 2000 yılında Lösemili Çocuklar Hastanesi “Lösante”yi kurduk. Hayırseverlerin bağışları ve lösemili çocukların ailelerinin desteği ile hastane binamızı inşa ettik.

* LÖSEV ne tür yardımlarda bulunuyor? Sosyal güvencesi olmayan hastalarımızı Lösante’de ücretsiz tedavi ediyoruz. Parasal imkanları yetersiz hastalarımıza, onların talepleri doğrultusunda, kömürden gıdaya, oyuncaktan giysiye kadar her türlü yardımları yapıyoruz. Ailelere burs sağlıyoruz. Vakıf binasında resim, müzik, bilgisayar, drama, İngilizce gibi eğitim faaliyetleri de başlattık ve burayı bir okul haline getirdik. Hem onlara hem annelerine meslek edindirme kursları açtık. Kurslarda yetişen üç gencimiz vakfımızda çalışıyor.

ORGANİK GIDAYLA BESLENİN

* Lösemiden korunma yolları nelerdir? Çocuklar kanser yapıcı maddelerden uzak tutulmalı ve organik gıdalarla beslenmeli. Beslenmemizde yer alan kanser yapan maddeler ile kanserojen çevre etkilerinden yeni doğan bebeklerimizi korumak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Organik beslenme üzerine çalışmalarımız ve geliri vakıf yararına kullanılmak üzere kurduğumuz “Ispanak” isimli bir organik ürünler marketimiz var. Bizim hedefimiz 0-2 yaş grubu çocuklar. Büyüme çağındaki, beyin ve vücut gelişimlerinin en hızlı ilerlediği bu çocukların beslenmeleri büyük önem taşıyor.

* Lösemili çocuklar haftasında ne tür etkinlikler düzenleniyor? Etkinliklerimizin başlangıç noktası yine Ankara olacak. Bir açılış paneli düzenleyeceğiz. Geçtiğimiz sene yurtdışından organizasyona katılan lösemili çocuklar, Türkiye’yi çok sevdi. Ülkelerinde birer turizm elçisi oldular. Dünyanın dört bir tarafından mailler, mektuplar almayı sürdürüyoruz. Haftanın amacı Türkiye’de bu çocuklar için başardıklarımızı, sağladığımız yardımları göstermek. Geçen sene Türkiye’de bulunan Yugoslav bir annenin bağlantıları sayesinde 45 ülkenin lösemili ve kanserli çocukların ailelerinin oluşturduğu merkezi Hollanda’da bulunan Enternasyonel Çocukluk Çağı Kanserli Çocuklar Organizasyonu (ICCCPO)’na üye olacağız. Türkiye’nin önderliğinde Lösemili Çocuklar Haftası etkinlikleri tüm dünyada yaygınlaşacak ve belki Dünya Lösemili Çocuklar Haftası olacak.

wpe413531* Yardımseverler LÖSEV’e nasıl destek olabilir? Evlerinde kullanmadıkları eşyaları yollayabilir, bankaya gidip bağışta bulunabilir, gönüllümüz olarak çocuklarımızı ziyaret edebilir veya kan bağışı yapabilirler. Ailelere gönderilen yardım paketleri için ev eşyası, giysi, gıda ve temizlik malzemesi bağışı alınıyor. Adak ve çelenk yardımlarını da kabul ediyoruz. LÖSEV’in bugün 10 binin üzerinde gönüllüsü var. İleride “Lösemili çocuklar kenti” kurmak istiyoruz. Eğitim merkezleri, ailelerin kalacağı yerler, sinemalar, havuzlar, hastane, okul, sosyal tesisler ve konaklama yerleri olan çok büyük bir kompleksten bahsediyoruz. Biz çocuk hastanemizi tamamen bağışlarla yaptık. Bu proje için de yardımların devamını bekliyoruz. Sadece devletimizden arsa istiyoruz.