Ramiz Ongun : Bir Türk Millet Aşığı

Haziran 1, 2009

Ramiz Ongun’u uzun uzadıya anlatmamıza gerek yok. Hayatı, nerede doğduğu ne iş yaptığı da hiç önemli değil. Sadece aşağıdaki diyoloğu okuyun yeter. Kim olduğunu çok iyi anlayacaksınız. o bir millet aşığı. Hem de karşılıksız seven aşıklardan.

Ergenekon paşaların anılarını ortaya çıkardı. MHP’li Ramiz Ongun ile Hurşit Tolon arasında ilginç diyaloglar yaşanmış.

Image

Ergenekon soruşturması beraberinde ilginç anıları gün ışığına çıkarttı. MHP’li Ramiz Ongun bir yemekte buluştuğu emekli orgeneral Hurşit Tolon’u sert sözlerle uyarmış.Zaman’dan Ömer Şahin, Başkent kulislerinde konuşulan bu haberi verdi. Buna göre Ongün, Tolon’a “Sizde vatan, millet işlerine yeni giren genç subayların heyecanını, acemiliğini gördüm. Paşa, kendinizi bu milletten alacaklı mı hissediyorsunuz? Biz memleketi karşılıksız sevdik. Türkiye, eskisinden daha iyi” diyerek tepki göstermiş.

Kutsal yolculuktan etkilenen eski Başbakanlık Müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu’nun verdiği yemeğe ülkücü camianın önde gelen isimlerinin yanı sıra Ergenekon kapsamında tutuklanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon da katılmış.

Başkentteki yemeği Mesut Yılmaz döneminde Başbakanlık müsteşarlığı yapan Yaşar Yazıcıoğlu düzenledi. Oğluna ait Tike Restaurant’a ülkücü camiadan birçok isim davet edildi. Namık Kemal Zeybek, Enis Öksüz, Baki Tuğ gibi tanınmış simalar da katılımcılar arasındaydı.

Yemeğin tek asker ve sürpriz misafiri emekli Orgeneral Hurşit Tolon’du. Alkol alan tek isim de o oldu. Katılımcılardan alınan bilgilere göre, hacdan çok etkilendiğini ve bunu paylaşmak için yemek düzenlediğini söyleyen Yazıcıoğlu, misafirlerinden tek tek konuşma ricasında bulundu. Yemeğe damga vuran diyalog, Hurşit Tolon ile Ramiz Ongun arasında yaşandı.

VATAN SATILIYOR

Tolon, memleketin çok kötü yönetildiğini söyleyerek “Vatan satılıyor, ülke batıyor. Artık silkinmek, milleti uyandırmak lazım.” dedi. Paşa’nın bu konuşmasına Ongun’dan tepki geldi: “Sizde vatan, millet işlerine yeni giren genç subayların heyecanını, acemiliğini gördüm.” Bu sözlere şaşıran Tolon, “Ben 50 yıl bu ülkeye hizmet ettim.” dedi.

SAYENİZDE DOKTORA YAPAMADIM

Ongun, tekrar söz alarak şunları kaydetti: “Vatana biz de hizmet ettik. 12 Mart’ta, 12 Eylül’de kendimizi siper ettik. 2 dilim, 2 diplomam var. Sayenizde doktora yapamadım. Şu anda 480 milyon alan Bağ-Kur’luyum. Vatanıma, milletime helal hoş olsun. Siz emekli olsanız da makam aracınız, korumanız var. Hâlâ kendinizi bu milletten alacaklı mı görüyorsunuz? Paşa, şunu unutmayın. Biz bu vatanı rütbe, makam için değil, karşılıksız sevdik.”

‘DEVLETİ ORDU KURDU’ TEZİNE İTİRAZ

Ongun, Namık Kemal Zeybek ile de polemik yaşadı. Zeybek, Tolon’a hitaben, ‘Sayın Orgeneralim’ diye başladığı konuşmasında, ‘Bu devleti ordu kurdu’ tezini işledi. Ongun, bu sözlere de karşı çıktı: “Bu devleti millet kurdu.” Ongun’un sözlerine bazı isimler, “Millet dediğin bir avuç köylüydü.” diye itiraz etti. Ongun ise çarpıcı bir cevap verdi: “O bir avuç köylü dediğiniz insanlar kefen bezini, ununu askere vererek Kurtuluş Savaşı’nı yaptı.”

17 Mart 1947 tarihinde Adana’nın Kozan ilçesinin Kale köyünde doğdu. Tarım ve ticaretle uğraşan bir ailenin, yedi çocuğundan en küçüğüdür. İlk ve orta öğrenimini Adana’da tamamladıktan sonra, Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İktisat Bölümü’nü ve Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ni bitirdi. Alparslan Türkeş ile 1964 yılında Adana Türk Ocağı’nda verdiği bir konferansta tanıştı. Aynı dönemde CKMP’ye girdi.

Ramiz Ongun, Türkiye’nin öğrenci eylemiyle ilk tanıştığı 1969 – 1971 yılları arasında Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı, 1974 – 1975 yıllarında MHP Gençlik Kolları Genel Başkanlığı ve MHP Genel İdare Kurulu Üyeliği,1975 – 1978 yılları arasında MHP Gençlik Teşkilatları ve Yan Kuruluşlar (Ülkü-Tek, Ülküm, Ülkü-Bir, Ülkücü-İşçiler, Ülkü-Köy Gibi) Sorumlu Genel Başkan Müşavirliği, 1978 – 1980 yılları arasında MHP Genel Merkez Eğitimciler Birimi’nin oluşturulmasından sorumlu olarak MHP Genel Merkezi nezdinde Koordinasyon Başkanlığı yaptı. Ayrıca 12 Eylül 1980 öncesinde Gün Sazak’ın Gümrük ve Tekel Bakanlığı döneminde oluşturduğu Gümrük Kontrolörleri Kurulu Başkanlığı’nı vekaleten yürüttü.

12 Eylül darbesinden 13 ay sonra Alparslan Türkeş’in emriyle yurt dışına gitti. Almanya’da üniversiteden sınıf arkadaşı Nesrin Hanım’la (Eski Hıfzısıhha Başkan Vekili) evlendi. O yıllarda geçinmek için bir şarküteride kasaplık dahi yapan Ongun, 1989’da yurda döndü.

12 Eylül 1980 ihtilalini müteakip MHP ve Yan Kuruluşlar hakkında açılan davadan yargılandı ve beraat etti. 1992 yılından itibaren Türk Ocakları Merkez Yönetim Kurulu Üyesi’dir.

Ölümünden bir ay önce (1 Mart 1997), Türkeş tarafından MHP kadrolarını yeniden canlandırmakla görevlendirildi. Üç kez Bahçeli’ye karşı aday oldu, seçilemedi. Evli, ikisi kız, biri erkek üç çocuk sahibidir. Almanca bilmektedir.


BBP'nin Yeni Liderinden İddialı Sözler

Mayıs 29, 2009
Yalçın Topçu

Yalçın Topçu

Türkiye’nin arkasından gözyaşı döktüğü Muhsin Yazıcıoğlu’nun koltuğunda artık Yalçın Topçu oturuyor.

Yükü ağır. BBP Genel Başkanlığı’nın manevi sorumluluğu olduğunun farkında. Üstlendiği misyonu Zaman’a anlatan Topçu, Türk-İslam terbiyesinin üzerine demokrasiyi giydirdikleri- ni belirtiyor. Partinin çizgisi-nin değişmeyeceğine dikkat çekerken, “Genel Başkan’ın emaneti şerefimizdir. Anlayışımız, sonuna kadar demokrasi.” diyor.

Yalçın Topçu, daha sonra sözü elim kaza ve sonrasına getiriyor. Büyük bir travma geçirdiklerini belirten Topçu, BBP’nin özel durumunu şu sözlerle ortaya koyuyor: “Hiçbir siyasi partinin tabanı bizimki kadar duygusal ve gönül gözüyle bakan bir yapı değildir. Bizim gençlik teşkilatı Alperenler’i o günlerde sokağa dökmek, kışkırtmak isteyenler çıktı. Bunlara direndik. Bizim kitlemiz, liderine sonuna kadar duygusal bağlarla bağlıdır. Allah muhafaza, kışkırtıcılar emellerine ulaşsaydı, misyonumuza ters bir hareketi o duygusal ortamda yapsaydım, bir parmak gösterseydim, ülkede kan gövdeyi götürür ve yerel seçimler iptal edilebilirdi. Memleket bugüne kadar görmediği şeyler yaşardı.”

BBP lideri Topçu, demokrasiye gönülden inanıyor. Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği günlerde ve son kurultayda Türk-İslam terbiyesi ile duruşunun üzerine demokrasiyi giydirdiklerine inanıyor. Ergenekon davası ve darbe niyetleri konusunda selefi Yazıcıoğlu’nun anlayışına sahip. Duruşu açık ve net: “Anlayışımız, sonuna kadar demokrasi. Hiçbir şey gizli, saklı ve karanlıkta kalmasın.”

“Yazıcıoğlu öldü, BBP biter” diyenlerin öngörüsünü boşa çıkartmaya kararlı olduklarını da belirtiyor Topçu. “Biz buraya değirmenden gelmedik. 35 yıl birlikte yürüdüğüm bir liderin yanında yetiştim.” derken, BBP’nin dağılmak bir yana, büyüyeceğine inanıyor. Milletin büyük bölümünde bulunan Yazıcıoğlu sempatisinin “Bir benim oyumla mı kazanacak?” düşüncesiyle sandığa yansımadığını, ancak ölümünün ardından halkın partiye sahip çıkmaya başladığını kaydediyor.

Yalçın Topçu, zor bir koltuğa oturduğunun farkında. “Genel Başkan’ın misyonunu sürdüreceğim, emaneti şerefimizdir.” diyen Topçu, “Bizim misyonumuzda sıkıntı yok, vizyonumuzda var.” teşhisini yapıyor. İyi bir kadro kurup, kendilerini Türkiye’ye layıkıyla anlatmanın yollarını arayacaklarını anlatan Topçu, “Öncelikle yapacağım, Genel Başkan’ımın 40 yıllık siyasi yürüyüşünde rastlaştığı, dokunduğu, yoldaşlık edip de ayrı düştüğü herkese ulaşmak ve onları burada toplamak.” ifadelerini kullanıyor. Kongrede rakibi olan Tuna Koç’u ilk MKYK toplantısında yanına oturtacak. Bir partinin iktidara yürümesi için 3P’nin gerekli olduğunu düşünüyor: “Personel, proje, para. İlk ikisi bizde var. Ancak paramız yok. Yine arkadaşlarımızdan, çocuklarının süt parasından kesmelerini isteyeceğiz.”

Nazım Hikmet okuyor, Mahzuni Şerif dinliyor

BBP lideri, kendisini tanımlarken, öncelikle ‘Anadolu çocuğu’ ifadesini kullanıyor. Nazım Hikmet’in şiirlerini okuduğunu belirten Topçu, Mahzuni Şerif hayranı. 12 Eylül öncesinde sokaklarda solcularla kavga ettikten sonra evine gidip Mahzuni Şerif türküleri dinlediğini söylüyor. Ünlü ozan hastalandığında da Yazıcıoğlu’nu ikna ederek birlikte ziyaretine gitmişler. Okuduğu son üç kitabın ikisi Ayşe Kulin’e ait. Adı Aylin ve Füreya. Orhan Pamuk’u ise ‘eserlerinde halkla cedelleşme hali gördüğü’ için okumuyor.

Alperenlere güveniyorum

BBP’nin gençlik teşkilatı olan Alperen ocakları, ülkenin en dinamik yapılanmalarından biri olarak gösteriliyor. Alperenlerin hiçbir zaman tahriklere gelmeyeceğini belirten Topçu, Yazıcıoğlu gibi gençlere güveniyor: “Davamız ve terbiyemiz icabı genel başkana itaat esastır. Genel başkan seçildiğimde beni ilk kutlayanlar Alperen ocakları oldu. Aldığımız terbiye gereği ne lidere karşı gelirler ne de oyuna, Alperenlerimiz rahmetli Genel Başkan’ımızın vefatı günlerinde büyük bir sınav verdi ve sınavı başarıyla geçti. Bu konuda içim rahat.”


Kalp Krizinden Korunmanın Yolları

Mayıs 28, 2009

Kalp krizi herkesin başına gelebilir. Kalp krizinin oluşmasında sizin genleriniz, ne yediğiniz, ne kadar spor yaptığınız gibi birçok faktör rol oynuyor.
İyi haber yaşam şeklinizdeki bazı değişikliklerle kalp krizini önleyebilirsiniz. Howstuffworks’te yer alan habere göre, size kalp krizinden korunmanın 10 yolu:

Egzersiz yapın: Ağırlık kaldırdığınızda kaslarınız daha çok güçleniyor ve sağlıklı hale geliyor. Kalbiniz de kastan oluşuyor, bu nedenle aynı durum kalbiniz için de geçerli. Doktorlar, haftada 3 kez 30 dakika kardiyovasküler egzersiz öneriyorlar. Eğer koşmayı sevmiyorsanız, biraz tenis oynayabilirsiniz ya da yüzmeyi deneyebilirsiniz. Yüzemiyorsanız, köpeğinizi gezdirebilirsiniz.

İyi uyuyun: Uyku temel ihtiyaçlarımızdan biridir. Herkes için değişse de doktorlar günde en az 8 saat gece uykusu öneriyor. Yetişkinlerin yüzde 60’ının uyku problemi var, ancak sadece yüzde 37’si tedavi istiyor. Araştırmalara göre, çok az ya da çok fazla uyumak kan basıncınız üzerinde olumsuz etki yapıyor.

Aspirin için: Düşük dozlarda aspirin kanı incelterek, kalp krizinden koruyor. Amerikan Kalp Derneği de ilk ve ikinci kalp krizi risklerini önlemeye yardımcı olduğunu belirtiyor.

Kolesterolünüzü düşürün: Kolesterol kötü bir darbedir. 2 çeşit kolesterol var. Biri karaciğerde üretilen ve vücut hücrelerinin fonksiyonunda rol oynuyor. Sağlıksız beslenme, hareketsizlik, sigara, fazla kilolar, yaş ve kalıtsal faktörler yüksek kolesterol seviyelerine sebep olabilir. Yüksek kolesterol seviyeleri, kan damarlarının zamanla tıkanıp daralmasına yol açabilir. Bu birikim çok yavaş gerçekleşir. Kan damarları daraldıkça, kalbe giden kan azalır. Kalbe giden kanın sınırlandırılması, göğüs ağrısına (anjin) yol açabilir. Kalbe giden kanın büyük ölçüde azalması veya tamamen durması ise kalp krizi ile sonuçlanabilir. Düşürmek için sağlıklı bir diyet uygulamalı ve egzersiz yapmalısınız. Ayrıca ilaç tedavisi de kolesterolünüzün düşmesinde yararlıdır.

Kan basıncınızı düşürün: Birçok insan kan basıncı kelimesini duymuştur ve hatta ne anlama geldiğini bilir. Kan basıncı, kanın arter duvarına yaptığı basınçtır. Kan basıncınız ölçüldüğünde, 2 tane okuma vardır, sistolik (90-140 mmHg) ve diyastolik (60-90 mmHg). Tansiyonunuz 120-139/80-89 aralığında ise prehipertansiyon, bu değerlerin üzerinde ise hipertansiyon (yüksek tansiyon) hastası olduğunuz anlamına gelir. İlk önce tansiyonunuzu düzenli olarak ölçtürmelisiniz, daha az yağlı yiyecekler yemeli, tuz alımını azaltmalı, alkol ve sigarayı bırakmalısınız ve egzersiz yapmalısınız.

Sakinleşin: Stresli olmak iyi değildir ve vücudunuzda bazı hastalıkların oluşmasına neden olabilir. Bilim adamları, kalp krizi geçiren insanların stresli mesleklere sahip olduklarını tespit ettiler. Stresli olunca kalbiniz daha hızlı atar, kan basıncınız yükselir. Stres seviyenizi azaltarak kalbinizin çarpmasını yavaşlatabilirsiniz, aynı anda kan basıncınız da düşecektir. Stresli bir işiniz varsa, işten sonra arkadaşlarınızla beraber vakit geçirin, yürüyüş yapın. Bunlar da işe yaramazsa, profesyonel yardım alın ve psikoloğa gidin.

Sigarayı bırakın: Sigara içen herkes bunun sağlıklı olmadığını bilir, sorun bırakmanın çok zor olmasıdır. Birçok insan sigarayı bırakmadığı için akciğer kanseri başka olmak üzere çeşitli hastalıklara yakalanıyor. Öncelikle sigarayı azaltmayı deneyin. Nikotin tedavisi ya da bazı ilaçlar farklı farklı kişiler için sigarayı bırakmada yararlı olabilir.

Koruyucu röntgenler çektirin: İşte size koruyucu hekimlik, diğer bir deyişle problem oluşmadan onu durdurmaya çalışmak. Koruyucu sağlık röntgenleri size ve doktorunuza kardiyovasküler hastalık için ne kadar risk altında olduğunuzu açıklar. Basit kan testleri, muayeneler ve ultrasonlar ile gelişebilecek bir hastalığı önleyebilirsiniz.

Ailenizin sağlık durumunu öğrenin: Bazı aileler asla boşanmamıştır ve her şey hakkında dürüst ve açıktır. Diğer aileler ise tam tersidir. Boşanmadan, ölümden dolayı ailenin sağlık durumu çeşitlidir. Bazı insanların belirli hastalıklara karşı genetik yatkınlığı vardır. Ailenizdeki kronik hastalıkları araştırın.

Kalp dostu diyet uygulayın: Kalp dostu bir diyet uygulamak, kan basıncınızı ve kolesterolünüzü düşürmede size yardımcı olur, kilo alımınızı sınırlar. İşlenmiş gıdalardan uzak durun. Haftada en az 2 kez balık yiyin ve bol bol taze sebze-meyve tüketin. Omega 3 yağ asitleri bakımından oldukça zengin olan Somon balığı, damar plağı oluşumunu azaltacaktır.


Kömür Ocağında Kaza

Mayıs 26, 2009

Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde, özel şirkete ait maden ocağında başına darbe alan işçi, hayatını kaybetti.

İlçeye bağlı Tunçbilek beldesinde özel şirket tarafından işletilen 6 numaralı yer altı kömür ocağında çalışan Bayram Yıldız’ın (35) başına direk düştü.

Başını yerdeki raylara da çarpan Yıldız, olay yerinde öldü. Yıldız’ın cesedi bulunduğu yerden çıkarılarak morga gönderildi.

Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor.


Cindy Öldü, Seksi Galerisi Onlara Kaldı!

Mayıs 20, 2009
Cindy öldü, seksi galerisi onlara kaldı!Türkiye’nin en çok tıklanan sitesi olduğunu duyuran Hürriyet, Cindy’in öldürüldüğüne dair habere erotik galeri koydu. İşte internette zirveye oturmanın iğrenç yolu…

Cindy 43 bıçak darbesiyle katledilirlen ölünün başına üşüşen “akbabalar” gibi “bir tık fazla” almanın peşine düşenler, “Cindy’e 43 bıçak darbesi” başlığını atıp onun çok özel pozlarını yayınlayarak bir o kadar bıçak darbesini de insanlığa sapladı.

İnternet haberciliği tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gün geçtikçe medyanın zirvesine tırmanırken, hurriyet’in ve Vatan’ın internet siteleri bugün yayınladıkları bir haberle “çok tıklanma uğruna” hangi ahlaki değerlerden ödün verileceğini de gözler önü serdi.

hurriyet.com.tr, Ankara’da bilgisayarının başında 43 yerinde bıçaklanarak öldürülen Cindy lakaplı İ.Ç isimli travestinin pozlarını da “foto galeri” olarak yayınladı.

Hürriyet, Alexa verilerine göre Türkiye’nin en çok takip edilen sitesi olduklarını duyururken, hemen üstünde ise öldürülen Cindy’in haberine, maktülün “eritok” foto galerisini de ekleyerek internet haberciliğin nasıl zirveye oturulduğunu açık etti.

Alexa’ya göre “günde 2 milyon” kişinin ziyaret ettiğini açıklanan Hürriyet’in tık uğruna “habercilik değerlerini” ayaklar altına alan bu haberini, tetikçiliğinin yanı sıra, erotik ve pornografik habercilik tarzıyla da ün

kullan
Gazetevatan.com ise Cindy’in katledildiğini duyurduğu haberinde onun erotik pozlarını yayınlayarak “internetin en hızlı yükselen gazetesi olma yolunda büyük bir mesafe katetti.

salan gazetevatan.com ise bir adım ileriye götürdü. gazetevatan.com, Hürriyet’ten alıntıladığı habere, “Cindy’in çok özel kareleri” başlığı altında öldürülen şahsın erotik pozlarını da ekledi.

Peki biz bu haberi neden haber yaptık? Yukarıda dediğimiz gibi internet haberciliği, medyanın hergün yeni bir gelişme kaydeden çok farklı bir kolu. Haberciliğin okurla bütünleşip, aynı anda daha geniş kitlelere ulaştığı çok yeni bir mecra.

Kurulduğu günden beri toplumun hassasiyetlerinin yanı sıra kendi koyduğu ilkelerinden taviz vermeyerek güven verdiği okurlarının markalaştırdığı Haber 7 olarak, mahallemizde yaşanan çirkinlikleri her fırsatta eleştirdik. Ama bu haberle birlilte artık dur demenin zamanı geldi. Çok okunma ve tıklanma uğruna vahşice işlenen bir katliamdan habercilik adına nemalanmaya çalışan “akbabaları” habercilik yapmaya davet ediyoruz.

Kaynak: Haber 7


Öğrencilere dayak iddiası

Mayıs 16, 2009

Kütahya’nın Domaniç ilçesinde bir ilköğretim okulunda görevli iki kadın öğretmenin 6 öğrenciyi dövdüğü iddia edildi.

İddiaya göre, ilçeye bağlı Çukurca beldesindeki bir ilköğretim okulunun 5. sınıfında öğrenim gören G.E, A.T, B.S, C.Ö, M.D. ve M.A.Ç’yi tahtaya kaldıran sınıf öğretmeni G.E, matematik problemini çözmelerini söyledi.

G.E, problemi çözemeyen öğrencileri aynı okulun 2. sınıfına göndererek, sorunun cevabını sınıf öğretmeni E.Ç’den öğrenmelerini istedi.

Kadın öğretmenler E.Ç. ve E.D’nin problemi çözemeyen 6 çocuğu, sınıfın kapısını ve perdelerini kapatarak ellerine sopayla vurup darbettiği öne sürüldü.

Öğrencilerden G.E’nin babası O.E, AA muhabirine yaptığı açıklamada, olayın ardından eve gelen kızını Domaniç Devlet Hastanesine götürdüğünü söyledi. Eli alçıya alınan kızına 4 gün rapor verildiğini bildiren O.E, İlçe Jandarma

Komutanlığına dilekçe vererek öğretmenlerden şikayetçi olduğunu ifade etti. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, olayla ilgili soruşturma başlatıldığını bildirdi.


Suç Örgütüne Darbe

Mayıs 14, 2009

Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde, bir suç örgütüne yönelik düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınan 11 kişiden 8’i çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.

Kütahya Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile Tavşanlı Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin 11 Mayıs’ta düzenledikleri ‘Yürüyen’ adlı operasyonlarda yakalanan İ.U. (44), C.D. (25), T.G. (48), B.G. (48), A.A. (37), H.E. (38), A.E. (22), C.H. (29), S.S. (40), O.A. (25) ve K.Ç. (36) isimli şüpheliler, polisteki ifadelerinin ardından adliyeye gönderildi. Şüphelilerden İ.U., C.D., T.G., H.E., A.E., C.H. , S.S., O.A. ”tefecilik, suç işlemek maksadıyla örgüt kurmak ve tehdit” suçlarından tutuklanırken, B.G., A.A. ve K.Ç. tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Şüpheliler Kütahya Tipi Kapalı Cezaevi’ne konuldu.

Polisin yaklaşık 4 ay süren takip sonucu gerçekleştirdiği operasyonlarda önceki gün 11 kişi gözaltına alınmıştı.


Çiçek Abbas Ve Ergenekon Atışması

Nisan 28, 2009

Çiçek Abbas (İlyas Salman) ile Şakir’in (Şener Şen) kahvedekilere çay ısmarlama ısrarları üzerine yapılan atışma, Türk Sinema tarihinde unutulmayacak anlardan biridir. Minibüsünü yeni alan Çiçek Abbas, kahvedekilere çay ısmarlamak ister, bunun üzerine Şakir karşı gelir. Tartışma anında orada bulunan Mustafa (Ahmet Mekin) tartışmayı tatlıya bağlamak için atışma teklifinde bulunur. Zihinlere kazınan o an, Türk sinemasını seven-sevmeyen herkesi yıllardan beri güldürmektedir.

İnternet takipçileri, bugünlerde gittikçe yaygınlaşan Ergenekon atışmalarına, Çiçek Abbas filminde zihinlerde yer edinen meşhur sözlerin değiştirilmiş haliyle katılmakta.

Bu atışmalardan biri de “Çiçek Abbas” filminde Şener Şen ve İlyas Salman’ın karşılıklı atışmalarından esinlenerek yazılan Çiçek Abbas’ın Ergenekonlaştırılmış hali…

İşte Çiçek Abbas’ın Ergenekonlaştırılmış atışması:

-Âşıksan vur saza, Turhan Çömez’sen bas gaza

-Londra’ya can feda, Türkiye’ye elveda

-Bedrettin’im kaçan bir güneş, Tuncay’ım içerde çilekeş

-Cephaneler kapkara, darbederin gönlü kara

-Gaz, fren, şanzıman; Bedrettin Dalan

-Seç beni, seveyim seni

-Demokrasi otobüstür binmesini bilmeli

-Kaybetsen de kazananı indirmesini bilmeli

-Bana darbe vurma

-Darben kime yabancı?

-Girme günlüğüme sen de aldanırsın

-Sollama beni, sollarım seni

-Seçimde geçme beni, darbemle ezerim seni

-Kozmoz dikenli bir hayat, vatanseverlerde mi kabahat?

-Çankaya’ya yaklaşma toz olursun, köşke çıkma pişman olursun

-Seçimle giderim, darbeyle gelirim

-Oy istedim vermediler, sen halkçı değilsin dediler

-Demokrasimiz darbe zoru, Allah’ım sen bizi koru

-Darbe bir sudur, yap yap kudur

-Sandığı çekene, derdini hazmedemeyene sor

-Aşk çekenin, para “Biz kaç kişiyiz?” diyenin

-Kabahat halkta değil, halka oy hakkı verende


Senin Örgütün Bir Melekti Yavrum

Nisan 20, 2009

Bir kutsama, ulvileştirme, yüceltme yarışıdır aldı başını gidiyor Holding Medyası’nda… Yıllar önce yazmıştım aslında; meselenin özü AK Parti değil, örtü filan değil… Bakmayın siz ‘türban ayrı, başörtüsü ayrı’ cambazlığına… Andıç yazarlarının hemen hepsi bu palavraya sıkı sıkıya sarılırlar; çünkü başka türlü kıvırma zeminleri kalmamıştır. Onlara göre ‘Türban, Anadolu kadınlarının örtüsü gibi değil.’ Dersiniz ki, bu kızlar uzaydan ışınlanmış, Anadolulu anne-babaları hiç yok!

Aslında bu dalavereyi yıkmak çok basit. ‘Eh madem türban tehlikeli, Anadolu başörtüsü değil, bırakınız kızlar Anadolu başörtüsü ile girsin okullarına’ derseniz ‘kem küm’ başlar. Üstelik daha fena açıkları var, hadi kızını ‘tehlikeli uzay türbanlısı’ diye okula almadınız annelerini niye sokmuyorsunuz, mezuniyet, yemin törenlerine?

Kimse kimseyi kandırmasın sevgili holding medyasındaki silah arkadaşlarımız, kimse kimseye dubara yapmasın. Birbirimizi tanıyoruz biz. 28 Şubat’ta olduğu gibi, Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi, kapatma tiyatrosunda olduğu gibi. Meselenin daha köklü, daha derinlerde olduğunu biliyoruz artık.

Daha birkaç gün evvel, kendinden başka kaale alanı olmadığı halde kendini acayip önemseyen bir arızalı amcanız yazmıştı ya; bu imam hatipliler teröristtir, tehlikelidir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de aklı sıra Ermeniliği tehlikeli bir şey gibi gösterdiğinin farkında bile olmayarak, ‘Bunlardan biri olmasın, isterse Ermeni olsun’ diye yazmamış mıydı? Bakış açısı bu, hiç öyle “melekler-şeytanlar” cinliğine kalkışmayınız.

Enteresan olan ise şu:

Bu davanın üzerine artık birkaç köşe yazısı, ‘al gülüm ver gülüm’ türü röportajlar, haberler ile kapatabileceklerine hâlâ inanıyor olmaları çok şaşırtıcı. Onca cephanelikler, suikast planları, kemikler, kuyular, paralar, yasa dışı yapılanmalar, evler, karargâhlar, burslar, ödüller, vaatlerin üzeri 9 sütuna manşet meleklik romantizmi ile kapanmaz artık. Dün ‘Av tüfeğiyle darbe’ manşetiyle maymunluk yapanların bugün Rahibe Teresa’cılık oynamasına sadece tebessüm edilir. Açıp bakın iddianameyi. Okuyun hele bir. Sahte şahit tutmaktan, falanca mahkemeye aracı yollamaktan, ‘aman gözünü seveyim bu delili yok et, yoksa bittik… Hatta evimi sana veririm ne olur aman yap’ diye muhabbet çevirenlerden onlar haberdar değil mi sanki?

Bal gibi biliyorlar… Ama hâlâ onlara göre, bu dava siyasî ve inandırıcılığını yitirmiş!

Alçakça cinayetler sonrasında mütedeyyin kesimi hedef yerine oturtup atışı serbest yapan, ‘Türkiye’nin 11 Eylül’ü’ diyerek toplumdaki inançlı kesimi hedef gösterenlerin davanın sulandırılmasından başka yolları kalmadı çünkü. Ortaya çıkan kemikler, cephanelikler, yazışmalar, konuşmalar onları da bu işin içine sokuyor zira. Katkı vermemiş olsalar bile katkı verenleri pekâla biliyorlar, muvazzaf olanları sigortalı olarak çalıştırıyorlar, bilerek veya bilmeyerek yeri geldiğinde kendilerini kullandırtıyorlar.

‘Laik mürebbiye’ rolünü pek sevdiler. Bugün ikide bir ‘Türkan anne’ yazılarıyla milletin rikkatini, şefkatini hedef alıp, romantik romantik sıyırmaya kalkışanlar, 1999’da işleri güçleri eğitim ve bu milletin çocuklarının okuması, uluslararası düzeyde bir yerlere gelmesinden başka bir şey olmayan kitle için Ergenekoncuların karanlık mahzenlerde kurguladığı oyunları sahnelemekten geri durmayanlardı.

Halep oradaysa arşivler de burada sevgili Holding Medyası sakinleri… Açar açar yüzünüze vurulur yazdıklarınız, infazlarınız, insafsızlıklarınız.

Hiç kimse kusura bakmasın, millet işin farkında ve çekilen sifonun sonuna kadar pisliği götürmesini istiyor. Kim karanlık işlere bulaşmışsa, kim bu milleti ahmak yerine koyup kaderiyle oynamaya kalkışmışsa, kim Ergenekon izbelerinde, karanlık odaların folyolu duvarları arkasında entrika çevirmişse ortaya çıkarılmasını istiyor.

“Senin örgütün bir melekti yavrum” romantizmini kimse yutmaz, yutmayacaktır.


Senin Örgütün Bir Melekti Yavrum

Nisan 20, 2009

Bir kutsama, ulvileştirme, yüceltme yarışıdır aldı başını gidiyor Holding Medyası’nda… Yıllar önce yazmıştım aslında; meselenin özü AK Parti değil, örtü filan değil… Bakmayın siz ‘türban ayrı, başörtüsü ayrı’ cambazlığına… Andıç yazarlarının hemen hepsi bu palavraya sıkı sıkıya sarılırlar; çünkü başka türlü kıvırma zeminleri kalmamıştır. Onlara göre ‘Türban, Anadolu kadınlarının örtüsü gibi değil.’ Dersiniz ki, bu kızlar uzaydan ışınlanmış, Anadolulu anne-babaları hiç yok!

Aslında bu dalavereyi yıkmak çok basit. ‘Eh madem türban tehlikeli, Anadolu başörtüsü değil, bırakınız kızlar Anadolu başörtüsü ile girsin okullarına’ derseniz ‘kem küm’ başlar. Üstelik daha fena açıkları var, hadi kızını ‘tehlikeli uzay türbanlısı’ diye okula almadınız annelerini niye sokmuyorsunuz, mezuniyet, yemin törenlerine?

Kimse kimseyi kandırmasın sevgili holding medyasındaki silah arkadaşlarımız, kimse kimseye dubara yapmasın. Birbirimizi tanıyoruz biz. 28 Şubat’ta olduğu gibi, Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi, kapatma tiyatrosunda olduğu gibi. Meselenin daha köklü, daha derinlerde olduğunu biliyoruz artık.

Daha birkaç gün evvel, kendinden başka kaale alanı olmadığı halde kendini acayip önemseyen bir arızalı amcanız yazmıştı ya; bu imam hatipliler teröristtir, tehlikelidir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de aklı sıra Ermeniliği tehlikeli bir şey gibi gösterdiğinin farkında bile olmayarak, ‘Bunlardan biri olmasın, isterse Ermeni olsun’ diye yazmamış mıydı? Bakış açısı bu, hiç öyle “melekler-şeytanlar” cinliğine kalkışmayınız.

Enteresan olan ise şu:

Bu davanın üzerine artık birkaç köşe yazısı, ‘al gülüm ver gülüm’ türü röportajlar, haberler ile kapatabileceklerine hâlâ inanıyor olmaları çok şaşırtıcı. Onca cephanelikler, suikast planları, kemikler, kuyular, paralar, yasa dışı yapılanmalar, evler, karargâhlar, burslar, ödüller, vaatlerin üzeri 9 sütuna manşet meleklik romantizmi ile kapanmaz artık. Dün ‘Av tüfeğiyle darbe’ manşetiyle maymunluk yapanların bugün Rahibe Teresa’cılık oynamasına sadece tebessüm edilir. Açıp bakın iddianameyi. Okuyun hele bir. Sahte şahit tutmaktan, falanca mahkemeye aracı yollamaktan, ‘aman gözünü seveyim bu delili yok et, yoksa bittik… Hatta evimi sana veririm ne olur aman yap’ diye muhabbet çevirenlerden onlar haberdar değil mi sanki?

Bal gibi biliyorlar… Ama hâlâ onlara göre, bu dava siyasî ve inandırıcılığını yitirmiş!

Alçakça cinayetler sonrasında mütedeyyin kesimi hedef yerine oturtup atışı serbest yapan, ‘Türkiye’nin 11 Eylül’ü’ diyerek toplumdaki inançlı kesimi hedef gösterenlerin davanın sulandırılmasından başka yolları kalmadı çünkü. Ortaya çıkan kemikler, cephanelikler, yazışmalar, konuşmalar onları da bu işin içine sokuyor zira. Katkı vermemiş olsalar bile katkı verenleri pekâla biliyorlar, muvazzaf olanları sigortalı olarak çalıştırıyorlar, bilerek veya bilmeyerek yeri geldiğinde kendilerini kullandırtıyorlar.

‘Laik mürebbiye’ rolünü pek sevdiler. Bugün ikide bir ‘Türkan anne’ yazılarıyla milletin rikkatini, şefkatini hedef alıp, romantik romantik sıyırmaya kalkışanlar, 1999’da işleri güçleri eğitim ve bu milletin çocuklarının okuması, uluslararası düzeyde bir yerlere gelmesinden başka bir şey olmayan kitle için Ergenekoncuların karanlık mahzenlerde kurguladığı oyunları sahnelemekten geri durmayanlardı.

Halep oradaysa arşivler de burada sevgili Holding Medyası sakinleri… Açar açar yüzünüze vurulur yazdıklarınız, infazlarınız, insafsızlıklarınız.

Hiç kimse kusura bakmasın, millet işin farkında ve çekilen sifonun sonuna kadar pisliği götürmesini istiyor. Kim karanlık işlere bulaşmışsa, kim bu milleti ahmak yerine koyup kaderiyle oynamaya kalkışmışsa, kim Ergenekon izbelerinde, karanlık odaların folyolu duvarları arkasında entrika çevirmişse ortaya çıkarılmasını istiyor.

“Senin örgütün bir melekti yavrum” romantizmini kimse yutmaz, yutmayacaktır.