Simav'da Alperenler Efsane Başkanı Andı

Haziran 9, 2009

Büyük Birlik Partisi İlçe Teşkilatı ve Alperen Ocakları ortaklığında helikopter kazasında hayatını kaybeden Büyük Birlik Partisi Eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşları için Cumhuriyet meydanında etli pilav, ayran ve helva ikramı yapıldı.

BBP Simav İlçe Temsilcisi Ali Ulus konu ile ilgili yaptığı açıklamada, “Öncelikle elim bir kaza sonrası beklenmedik bir şekilde kaybettiğimiz sevgili liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının aziz ruhlarına bağışlanmak için düzenlenen Pilav-ayran hayrımıza katılan tüm vatandaşlarımıza, dostlarımıza teşekkür etmek istiyorum. Hepsinden Allah razı olsun, dualarımız Cenab-ı Hak katında makbul olsun” dedi.


Bakan Atalay Kütahya'da

Haziran 6, 2009

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, ”Türkiye artık çetelerin kol gezdiği, mafya liderlerinin gösteriler yaptığı bir ülke değildir” dedi.

Bakan Atalay, Kütahya Emniyet Müdürlüğü Kent Güvenliği Yönetim Sistemi, Çavdarhisar, Dumlupınar, Pazarlar ve Şaphane ilçe emniyet amirlikleri hizmet binalarının açılış töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye’de son yıllarda nüfus artmasına rağmen suç oranlarının düştüğünü belirtti.

Türkiye’nin güvenli bir ülke olduğunu ifade eden Bakan Atalay, şöyle konuştu:
”Avrupa ülkeleri içinde en güvenli ülke Türkiye’dir. Başkentlerin suç oranlarını incelediğimizde Avrupa ülkeleri içinde Ankara’nın en güvenli başkentler arasında yer aldığını görüyoruz. Bütün bu çalışmalar için emniyet, jandarma ve sahil güvenlik teşkilatına teşekkür ediyorum. Onların arkasındayız. Özellikle son 2 yılda çetelerle ve organize su örgütleriyle mücadelede gösterdikleri başarı için güvenlik birimlerine teşekkür ediyorum. Türkiye artık çetelerin kol gezdiği, mafya liderlerinin gösteriler yaptığı bir ülke değildir. Ortada devlet var, devlet otoritesi var, nizam var. Suç örgütleri öyle kolay kolay ortalıkta yaşayamıyor.”

Bakan Atalay, sadece kendi dönemlerinin değil kendilerinden önceki dönemlerde yaşanan karanlık olayların aydınlatılması için çalışmalar yaptıklarını kaydederek, şunları söyledi:

”Bizden önceki dönemlerde karanlıkta kalan, aydınlatılmayan olaylar için yoğun çalışmalar yapıyoruz. Özellikle kent suçlarında büyük düşüş var. Kapkaç gibi suçlar tarihe karıştı. Bu suçlar için özel projelerle çalışıyoruz, güvenlikte yeni bir sistem getirdik, her suç türüne ayrı bir proje, kapkaç, hırsızlıklar için ayrı çalışmalar yapıp suç haritalarını çıkarıyoruz, bu suç türünü hangi etkin tedbirlerle çözeriz, bu konularda çalışmalar yürütüyoruz ve büyük başarılar elde ettik.”

İçişleri Bakanı Atalay, suç ve suçluyla mücadelede etkin bir yere sahip olan MOBESE’yi yıl sonuna kadar bütün kentlerde hizmete vermeyi planladıklarını bildirdi.

Daha sonra, Bakan Atalay ve diğer yetkililer, Kütahya Emniyet Müdürlüğü Kent Güvenliği Yönetim Sistemi, Çavdarhisar, Dumlupınar, Pazarlar ve Şaphane ilçe emniyet amirlikleri hizmet binalarının açılışını yaptı.


Başbakan Erdoğan'ın Kütahya Konuşması

Haziran 6, 2009

124420090519043519194Kütahya gibi daha önce bizim idaremizde olan belediyelerle 5 yıllık hizmetlerimize, şimdi yine hizmet dolu bir 5 yıl eklemenin gayreti içindeyiz.

”29 Mart seçimlerini diğerleri bir bitiş noktası olarak görebilir. Nitekim seçim sonrasında onların yeniden Ankara’ya kapanıp kaldıklarını görüyorsunuz. Biz ise önceki 3 seçimde olduğu gibi bu seçimi de yeni bir milat gördük, görüyoruz. Çünkü biz yarış bittikten sonra da koşmaya devam edenlerdeniz. Çünkü biz her bitiş noktasında kendisine yeni hedefler belirleyip, o hedeflere doğru emin adımlarla, koşar adımlarla ilerleyenlerdeniz. Kütahya gibi daha önce bizim idaremizde olan belediyelerle 5 yıllık hizmetlerimize, şimdi yine hizmet dolu bir 5 yıl eklemenin gayreti içindeyiz.”

Eserlerine yeni eserler katmanın mücadelesi içinde olduklarını vurgulayan Erdoğan, ”Eğer teşkilatımız içinde farklı düşünenler varsa onlar bu düşüncelerini bir kez daha check etsinler. Eğer millete hizmet etmenin dışında gayesi olanlar varsa, onlardan da rica ediyorum, bu hareket onların varlık gösterebileceği bir hareket değildir. Eğer yorulanlar varsa, eğer kalbinde, yüreğinde isteksizlik, gayret eksikliği hissedenler varsa, onlara da rica ediyorum, lütfen dinlensinler” diye konuştu.

”NİCE YILLAR AŞKLA, ŞEVKLE HİZMET ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

Erdoğan, milletin her bir kuruşunu gözleri gibi koruduklarını, emaneti amacı dahilinde kullanmak konusunda azami hassasiyet gösteren bir hareketin mensupları olduklarını belirterek, şöyle devam etti:

”Eğer bu noktada kendisinde zafiyet hissedenler varsa onlara hiçbir müsamaha göstermediğimizi, bundan sonra da asla ve asla göstermeyeceğimizi bilsinler. Zira yolumuz uzun, yapacağımız çok iş var. Milletimize kazandırmayı hedeflediğimiz çok eser var, kat edeceğimiz uzun bir mesafe var, ülke bizden hizmet bekliyor. Ve bir daha nice yıllar bu ülkeye aşkla şevkle hizmet etmeye devam edeceğiz.”

Yeni teşvik ve istihdam paketini açıkladıklarını hatırlatan Erdoğan, Kütahya’nın bulunduğu bölgede kalkınma ajansının merkezi olacağını söyledi.

”YAZ BOYU BÜTÜN OKULLARIMIZ ELDEN GEÇİRİLECEK”

Erdoğan, Türkiye’nin her tarafını bir yatırım üssüne dönüştürmeyi hedeflediklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:

”Aynı zamanda istihdam… 120 bin işsiz vatandaşımızı çeşitli sosyal işlerde istihdam edeceğiz. 200 bin işsiz vatandaşımızı vasıflı işgücü haline getirecek. Bir yandan kurs verirken bir yandan da günde 15 lira kendilerine ödeme yapacağız. 10 bin kişiye girişimcilik eğitimi verecek, proje getirenlere 4 bin lira hibe kredi vereceğiz. 100 bin öğrencimize günlük 15 lira ödeme yaparak, 6 ay boyunca staj yapmasını sağlayacak, bu öğrencilerimizi de ekonomiye kazandıracağız. Böylece 500 bin kişiye istihdam sağlamış olacağız. Mesela şimdi yaz boyu tüm okullarımızı elden geçireceğiz. Bakım, onarım, boya, badana, herşey. Bunları part-time, full-time fark etmez, bu yaz boyu bunları bu şekilde çalıştırmak suretiyle okullarımızın bütün bu sorunlarını inşallah gideceğiz.”

Hedeflerinin sadece küresel krizin etkilerini azaltmak olmadığına dikkati çeken Erdoğan, aynı zamanda Türkiye’yi bir yatırım merkezi haline getirmeyi amaçladıklarını bildirdi. Erdoğan, ”Bu kriz mutlaka aşılacak. Mutlaka geride kalacak. Az kaldı. İşte o zaman Türkiye eskisinden çok daha büyük atılımlarla geleceğe doğru emin adımlarla yürüyecek” diye konuştu.

”BU ÜLKE KOLAY KOLAY YIKILMAZ”

Enflasyonun yüzde 5.2’ye düştüğünü hatırlatan Erdoğan, enflasyonu yüzde 30’dan devraldıklarını dikkati çekti. Enflasyonda aradaki 25 puanlık farkın vatandaşın cebinde kaldığını vurgulayan Erdoğan, ”Ama bunu hiç konuşuyorlar mı? Konuşmuyorlar” dedi.

Dürüst ve samimi şekilde düşünüldüğünde alım gücünün değiştiğini ifade eden Erdoğan, geçen yılın ilk dört ayında Türkiye’nin 100 bin otomobil ihraç ettiğini, bu yıl ise krize rağmen aynı dönemde 104 bin aracın ihraç edildiğini bildirdi.

Otomobilde gelecek 3 aylık siparişlerin yetiştirilmeye çalışıldığını belirten Erdoğan, ”3 ay sonraya gün vermeye başladılar. Bakınız nereden nereye geldik. Bunlar durup dururken olmuyor. Ama bu gerçekleri görmek istemeyenler var. Varsın onlar görmesin. Sadece şu enflasyondaki düşüşte bile gerçekleri görüp herkesin demesi lazım ki ‘Yahu bir yerde bazı sıkıntılar var. Evet doğrudur ama öbür taraftan da bazı güzellikler var’ Bu ülke evvelallah kolay kolay yıkılmaz bunu görmeleri lazım ama bunu görmek istemiyorlar” diye konuştu.

Erdoğan, 6 yılda gayri safi yurtiçi hasılayı 512 milyar dolar arttırdıklarına işaret ederek, 742 milyar dolarak yükseltiklerini kaydetti.

”SİZLERDEN BİR, BERABER OLMANIZI İSTİYORUM”

Partililere de seslenen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Biz birlik ve beraberlikten hiçbir zaman kopmayacağız. Bir ve beraber olacağız. Bir olacağız, diri olacağız. Aramıza fitne fesat sokmak isteyenler olabilir. Bunlara asla prim vermeyeceğiz. Ayrılıkta zafiyet var. Ama birlikte güç var. Bunu unutmayın. Özellikle bu hareket bir fırsattır. Bu hareketi bölmek isteyenler, bilesiniz ki bu ülkede gıdası kesilen çıkar çevreleridir. Onlar çok değişik yöntemler kullanacak, çok farklı yollara başvuracaklardır. Bizim aramıza bu şekilde akla hayale gelmez iftiralarla saldıracaklar, sızmaya çalışacaklar, ama onlara biz fırsat vermeyeceğiz ve yeri geldiğinde bu konularda biz de müdahil olacağız. Çünkü hiçbir ana hiçbir baba yavrusunun ölümüne ne yapamaz? Göz kırpamaz. Biz buralara kolay gelmedik. Onun için de kararlı bir şekilde bu 8 yıllık sürecimizi çok daha farklı bir şekilde yarınlara taşıyacağız. Ben sizlerden bu noktada bir, beraber olmanızı istiyorum. Ana kademe, kadın kolları, gençlik kolları, sandık kurullarına kadar bu başarıyı sağlayabilirsek, önümüzde yapılacak olan milletvekili seçimlerinde Kütahya mevcut durumdan çok daha iyi bir konumda seçimi kazanır.”

Erdoğan, teşkilat içinde yorulanlar varsa onlara da dinlenmelerini tavsiye etti. Partililerden birbirlerini sevip, saymalarını isteyen Erdoğan, ”Ama hak için, halk için. sevgimizin gerekçesi bu olacak. Yoksa çıkar, menfaat, makam, bunun için değil” diye konuştu.

”Er ya da geç, ölüm bizi de bulmayacak mı?” diye soran Erdoğan, ”Bulacak, bulduğu zaman bu makamların sahipleri oraya farklı bir şekilde defnedilmeyecek ki. Hoca efendi gelecek, er kişi niyetine diyecek. Bu kadar. Burada kalkıp ne cumhurbaşkanı niyetine, ne başbakan niyetine, ne bakan, ne milletvekili, ne belediye başkanı, ne il başkanı diyecek. Er kişi niyetine diyecek. Gömecekler, gidecekler. Durum bu. Öyleyse bu kavga niye” dedi.

Erdoğan’ın konuşması sırasında salondaki bir vatandaşın vekil imamlara ilişkin talebini yüksek sesle dile getirmesi üzerine Erdoğan, ”Allah iyiliğini versin senin. Al işte, biz neyi konuşuyoruz, sen neyi konuşuyorsun” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Bu hareketi bölmek isteyenler, bilesiniz ki, bu ülkede gıdası kesilen çıkar çevreleridir” dedi.

Erdoğan, Dumlupınar Spor Salonu’nda düzenlenen AK Parti Kütahya 3. Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, tüm AK Parti teşkilatının ilk günkü heyecanla, coşkuyla, azim ve devamlılıkla yoluna devam etmesinin kendilerinin şiarı olacağını söyledi.

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü

”29 Mart seçimlerini diğerleri bir bitiş noktası olarak görebilir. Nitekim seçim sonrasında onların yeniden Ankara’ya kapanıp kaldıklarını görüyorsunuz. Biz ise önceki 3 seçimde olduğu gibi bu seçimi de yeni bir milat gördük, görüyoruz. Çünkü biz yarış bittikten sonra da koşmaya devam edenlerdeniz. Çünkü biz her bitiş noktasında kendisine yeni hedefler belirleyip, o hedeflere doğru emin adımlarla, koşar adımlarla ilerleyenlerdeniz. Kütahya gibi daha önce bizim idaremizde olan belediyelerle 5 yıllık hizmetlerimize, şimdi yine hizmet dolu bir 5 yıl eklemenin gayreti içindeyiz.”

Eserlerine yeni eserler katmanın mücadelesi içinde olduklarını vurgulayan Erdoğan, ”Eğer teşkilatımız içinde farklı düşünenler varsa onlar bu düşüncelerini bir kez daha check etsinler. Eğer millete hizmet etmenin dışında gayesi olanlar varsa, onlardan da rica ediyorum, bu hareket onların varlık gösterebileceği bir hareket değildir. Eğer yorulanlar varsa, eğer kalbinde, yüreğinde isteksizlik, gayret eksikliği hissedenler varsa, onlara da rica ediyorum, lütfen dinlensinler” diye konuştu.

Erdoğan, Kütahya’da Dumlupınar Spor Salonu’nda düzenlenen AK Parti 3. Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, Türkiye’yi hak ettiği seviyeye taşıyacaklarını belirterek, bundan kimsenin endişesi olmaması gerektiğini söyledi.

Açıkladıkları tedbir paketinin çok geniş bir kesim tarafından memnuniyet ve heyecanla karşılandığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Elbette, 71.5 milyon vatandaşın her birini eşit derecede memnun etmek mümkün değil. Ama eleştirilerin de bir insafı olmalı. Belli kesimlere bakıyorsunuz atılan her olumlu adım karşısında olumsuz değerlendirmeler yapıp, sevincimize gölge düşürmenin gayretkeşliği içine giriyorlar. ‘Yok geç kalınmış, yok paket eksikmiş, yok şu il neden şurada yer almış’… Çok şükür Türkiye bu türden negatif, olumsuz moral bozucu gelişmelere artık kulak asmıyor. Krizin başladığı günden beri moral bozmaya çalışıyorlar. Karamsarlık yapmaya çalışıyorlar. Ama, çok şükür bunda başarılı olamadılar.”

Bugün güçlü, ne yaptığını bilen, disiplinden taviz vermeyen bir hükümetin iş başında olduğunu ifade eden Erdoğan, tam bir uyum içinde çalışan, koordine içinde, genç, dinamik bir ekonomi yönetiminin işbaşında olduğunu söyledi.

Erdoğan, hangi adımı, ne zaman atacakları konusundaki değerlendirmeyi gayet iyi bildiklerini de vurgulayarak, ”Vakti zamanı gelince de tedbirlerimizi kararlılıkla uyguluyoruz. Bir kez daha söylüyorum. Kimsenin endişesi, tereddütü olmasın, Türkiye emin ellerde ve geleceğe doğru emin adımlarla ilerliyor” diye konuştu.

”MİLLETİN, VATANIN ALEYHİNE HİÇBİR ŞEYE İMZA ATMADIK”

”Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ve onun ekibi, şunu bilesiniz ki bu ülkenin değerlerine sahip çıkmada, bunların hiçbiriyle evvelallah mukayese dahi edilmez. Bunu böyle biliniz” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

”Biz milletimizin, vatanımızın aleyhine olacak hiçbir şeye bugüne kadar imza atmadık ve atmayız. Herşeyde bu milletin, bu vatanın faydasını düşünürüz. Çünkü biz bu milletin yüreğinden geldik. Bu partiyi millet kurdu, millet. Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin değil.  Bütün bunlar yapılırken biz ne dedik, dikkat edin, ‘AK Parti kaybederse kaybetsin, yeter ki milletimiz kazansın, yeter ki Türkiye kazansın’ dedik. Türkiye’nin her meselesini çözme yolunda tam bir kararlılık, tam bir cesaret içindeyiz. Aşkla, sevdayla, coşkuyla, heyecanla, cesaretle meselelerin üzerine gittik. Bundan sonra da gitmeye devam edeceğiz.

Biz diyoruz ki, 3.5 sene iktidarda kalanlar, geçmişte bölük börkçük iktidarda kalan muhalefet, söyleyin, ‘biz şunu yaptık’ deyin, yaptığınızı söyleyin. Ne yaptınız? ‘Kütahya’ya şunu yaptık, şunu getirdik’ deyin. Ama, biz buna rağmen hırçınlaşmadan, hırçın bir siyasetin tarafı olmadan yolumuza hizmetle devam edeceğiz, hizmet siyasetine devam edeceğiz. Gerginliklere prim vermeyeceğiz, gerginlik üreten bir siyaset tarzının içinde olmayacağız. Biz ayrıştırıcı olmayacak, ayrıştırıcı siyasete prim vermeyeceğiz. Benim bütün teşkilatımdan arzum, ricam budur.”

Erdoğan, parti teşkilatına da seslenerek, muhalefetin gerginlik siyasetine prim vermemelerini istedi. Erdoğan, ”Sağduyudan, soğukkanlılıktan, birleştirici, uzlaştırıcı siyasetten lütfen ayrılmayın. Biz milletimiz için siyaset yapıyoruz. Hesabımızı vereceğimiz yegane merci millettir” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet partilerinin İsrail konusunda doğruları anlatmadığını öne sürerek, ”İsrail ile ilgili konuşmaya geldiğinde, kusura bakma, bu ülkenin başbakanının duruşunu, bu ülkedeki iktidarı, dünyada herkes çok iyi bilir. İsrail de çok iyi bilir, batı da çok iyi bilir” dedi.

Erdoğan, Kütahya’da Dumlupınar Spor Salonu’nda düzenlenen AK Parti 3. Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, millete hizmette asla yorgunluk, dargınlık, küskünlük olamayacağını söyledi.

Erdoğan, yola çıkarken, bu yolun uzun, zorlu, meşakkatli, engellerle dolu olduğunu bildiklerini belirterek, şunları kaydetti:

”Önümüze engeller çıkarılacağını çok iyi biliyorduk. Ama biz dedik ki bu uzun soluklu yolda aldatan da olmayacağız, aldatılan da olmayacağız. Yolumuza çıkan tüm engelleri aştık. Milletimize verdiğimiz söze muhalefet etmedik, milletin bize yüklediği emanete halel getirmedik. Doğruluktan, dürüstlükten, samimiyetten ayrılmadık. Siyasetin kirli koridorlarında kendimizi kaybetmedik, tam tersine siyaseti temize çektik, aydınlığa taşıdık. Bizim dışımızdaki partiler belli illere sıkışıp kaldılar. Etnik siyaset yaparak, etnik kökenlere dayalı kimlik siyaseti yaparak, istismar siyaseti yaparak korku ve vehimler üreterek ancak belirli bölgelerde, sınırlı bir varlık gösterebildiler. AK Parti, Türkiye’nin tamamında siyaset yaptı, hizmet taşıdı. 780 bin kilometrelik vatan toprağında aynı dille konuştu.”

”DEMOKRASİYE SIMSIKI SARILDIK”

3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra iktidarı devraldıklarından itibaren AK Parti’yi yıpratmak, yolundan çevirmek, milletin teveccühünden uzaklaştırmak için çok çeşitli formüllerin uygulanmaya başlandığını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

”Bizi hizmetten alıkoymaya çalıştılar. TBMM’nin çalışmasını yavaşlatmaya, yasaları çıkarmamızı engellemeye çalıştılar. Hukuk dışı uygulamalarla bizi siyaset sahasının dışına çekmeye çalıştılar. Bununla da kalmadılar. Bugün görüyoruz ki hukuk dışı örgütlenmelerle çetelerle mafyayla kaos oluşturacak eylemlerle provokatif saldırılarla bizi yıpratmanın mücadelesini verdiler. Çok şükür hiçbirinde başarılı olamadılar. Demokrasiye, hukuka, milli iradeye sımsıkı sarıldık. Milletin emanetine, milletten aldığımız icazete sımsıkı sarıldık ve bugünlere ulaştık. Şimdi başka bir planın içindeler, şimdi başka bir projeyi uygulamaya koydular. Ne dediler, ‘İktidardaki parti yıpranır’, umutla bekliyorlardı ama baktılar ki AK Parti yıpranmıyor. Tam tersine millet nezdinde, nazarında çok güçlü bir şekilde, kararlılıkla yolunda ilerliyor. ‘Öyle ise biz yıpratalım’ dediler. Neler yaptıklarını biliyorsunuz. Nasıl iftira attıklarını görüyorsunuz. Nasıl çamur siyaseti yaptıklarını görüyorsunuz. Akla hayale gelmedik yalanlarla nasıl üzerimize geldiklerini görüyorsunuz. TBMM’yi nasıl kilitlemeye çalıştıklarını, nasıl engeller çıkardıklarını, Meclis kürsüsünü bile işgal edecek kadar nasıl hırçınlaştıklarını görüyorsunuz.”

”GERİLİM SİYASETİNDEN NEMALANMAYA ÇALIŞIYORLAR”

Başbakan Erdoğan, muhalefetin Türkiye’nin yararına olacak her meselede bugüne kadar bunu yaptıklarını belirterek, şöyle konuştu:

”Arkadaşlarımızın üzerine saldırmaya varıncaya kadar, biz arkadaşlarımıza hep sükunet, sabır tavsiye ettik. Onlar bunu yapacaklar, sizi böyle bir yöntemle kendi minderlerine çekmek isteyecekler. Aman ha dedik. Çünkü onlar gerilim siyasetinden nemalanmaya çalışıyorlar. Yandaş medyalarıyla bunu yapmaya çalışıyorlar. İşte ortaya çıkan gerçekler malum. Türkiye’nin her meselesinin çözümünde, ellerini taşın altına koymak yerine, inisiyatif almak yerine, dayanışma içinde olmak yerine her çözümün önünde durdular. ‘Yeter ki AK Parti kazanmasın, AK Parti başarısız olsun, yeter ki başarılar AK Parti’nin hanesine yazılmasın, yeter ki AK Parti kazanmasın, Türkiye’ye ne olursa olsun’ dediler. Son mayın temizleme ile ilgili çalışmalar yaklaşık 1 ay sürdü ve sonunda yandaş medya ne dedi. Birisi bakıyorsun, ’70 küsur milletvekili’, öbürü ’80-90 milletvekili’, ‘genel başkana, başbakana rağmen gelmediler…’ Çok ayıp, çok çirkin. Milletvekillerinin kimi yurt dışındaki hizmetlerine devam eder, kimi şurada, kimi burada olur. Gelmemiş olabilir. ‘Ama başbakana rağmen gelmediler’. Peki, başbakana rağmen o milletvekilleri gelmedi de 3 tane muhalefet, hatta diğerlerini de sayarsak 4 tane. Tüm muhalefet partilerinin hepsinin aldığı oy 90. Ne oldu diğerleri? Onlar nereye gitti? Bu işi engellemeye çalışanlar onlar, onlar nerede? Bunları niye yazmıyorsun? Yazamaz. Çünkü onu yazdıkları zaman kendi açıkları ortaya çıkacak.”

”İSRAİL NERESİNDE…”

Başbakan Erdoğan, geçmişte muhalefetin bir bakan hakkında verdiği gensoru önergesi üzerinde konuşacak milletvekili bulamadığını ifade ederek, şunları kaydetti:

”Bunlar böyle muhalefet, bunlar böyle partidir. Çık konuş kardeşim, tezini savun. Madem gensoru verdin. Çünkü, alıştık bu işe de artık, boyacı küpü gibi. Boyacı küpüne sokup sokup çıkarıyorlar. Hiçbir netice yok, yaptıkları iş bu. Gelin de şu ülkede hizmet üretin, hizmet… Engel koymayın, gelin de ‘nasıl yardımcı oluruz’ deyin. Ama bunların böyle bir derdi yok. Kanunda olmayan şeyleri konuştular. Tutturdular bir İsrail gidiyorlar. En sonunda dedik, İsrail ile ilgili konuşmaya geldiğinde, kusura bakma, bu ülkenin başbakanının duruşunu, bu ülkedeki iktidarı, dünyada herkes çok iyi bilir. İsrail de çok iyi bilir, batı da çok iyi bilir. Siz kendinize bakın önce. Çıkmış bir tanesi konuşuyor. Bizden önceki MHP, DSP, ANAP üçlü döneminde İsrail ile yapılmış bir çok anlaşmalar vardır. Hiçbir anlaşma yapmamış gibi doğru olmayan sözlerle kalkıp halkı aldatmayın. Dürüst olun, dürüst… Bunların gizlilik kaydı olmasa bunlar rahat açıklanır. Ama bunların gizlilik kaydı var. Onlar gizlilik kaydına rağmen gelip açıklarlar ama biz açıklamayız. Biz hukuka saygılıyız. Bizim her şeyimiz açık. Yaptıysak ‘yaptık’ deriz. Ama bu konuyla ilgili neye dayalı sen kalkıp bunu söylüyorsun. Nerede İsrail yazıyor. Sizin yabancı sermayeye karşı olduğunuzu çok iyi biliyoruz CHP’nin de, MHP’nin de… Ama biz yabancı sermayeye karşı değiliz. Küresel sermaye gelip benim ülkeme girmelidir. Hele hele dünyada küresel finans krizinin olduğu bir dönemde gelecek burada yatırım yapacak, burada benim vatandaşıma iş imkanı verecek, ben buna niye ‘hayır’ diyeyim. Şimdi Kütahya’da da çok büyük bir yatırım niyeti içerisinde olan bir küresel sermaye var. Şimdi biz buna ‘hayır’ mı diyelim.”

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Bu hareketi bölmek isteyenler, bilesiniz ki, bu ülkede gıdası kesilen çıkar çevreleridir” dedi.

Erdoğan, Dumlupınar Spor Salonu’nda düzenlenen AK Parti Kütahya 3. Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, tüm AK Parti teşkilatının ilk günkü heyecanla, coşkuyla, azim ve devamlılıkla yoluna devam etmesinin kendilerinin şiarı olacağını söyledi.


Almanya'daki Simavlılar Dikkat!!!

Haziran 2, 2009

Almanya’da oturan gurbetçi Simavlıların okuması gerken bir haber:

Avrupa’daki PKK bağlantılı şirketlerin, Almanya merkezli Kürt İşverenler Birliği’nce terör örgütü PKK’ya yılda 1 milyar Avro aktardığı belirtiliyor. MİT raporuna giren şirketler:

Terör örgütü PKK’nın silah ve cephanelerinin Almanya’da faaliyet gösteren Uluslararası Kürt İşadamları ve İşverenler Birliği (KARSAZ) üyesi şirketlerin sağladığı gelirle satın alındığı öne sürüldü.

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), terör örgütü PKK’nın Avrupa’daki para trafiğini aylar süren çalışma sonucu deşifre etti. MİT’in hazırladığı raporlardaki bilgilerden yola çıkan SABAH muhabiri, Avrupa’da on gün boyunca PKK’nın, uyuşturucu geliri başta olmak üzere bütün finans kaynaklarının idare edildiği şirketlerin izini sürdü.

Sabah muhabiri, Almanya’nın Frankfurt ve Isenburg, Hollanda’nın Rotterdam kentleri ile Belçika’nın başkenti Brüksel ve Fransa’nın başkenti Paris’te şirketlerin adreslerini bulup görüntüledi. Araştırmamıza göre, PKK’nın Avrupa faaliyetlerinin odağında Almanya yer alıyor. Merkezi Frankfurt’ta bulunan KAR-SAZ’a üye Almanya’daki şirketler, örgütün uyuşturucu parasının aklanmasında ve Kandil başta olmak üzere Kuzey Irak’taki PKK kamplarına gönderilmek üzere silah ve mühimmat temin edilmesinde önemli rol oynuyor.

Almanya’daki şirketler KAR-SAZ’ın toplam cirosunun yüzde 70’ini kontrol ediyor. KAR-SAZ’ın kâğıt üzerindeki resmi adresi ise Kaiserstrabe 60 Frankfurt. Ancak bu adreste sadece Çinli firmaların bulunduğu bir han var. KAR-SAZ’ın izine Almanya’dan sonra Belçika’da da rastlanıyor. KAR-SAZ, Brüksel’deki KON-KURD adlı Kürt dernekleri federasyonuna bağlı. İstihbarat raporlarına göre KON-KURD’u, perde arkasında PKK’nın Canan Kurtyılmaz’dan sonraki yeni Avrupa sorumlusu Sabri Ok yönetiyor.

BİN ÜYESİ VAR

PKK’nın finans kaynağı KAR-SAZ’a üye bin şirket bulunuyor. İstihbarat raporlarında bu şirketlerden 279’unun adı geçiyor. Buna göre 279 şirketten 147’si Almanya’da bulunuyor. Avrupa’da da Fransa’da 49, İsviçre’de 14, Hollanda’da 13, İngiltere’de 12, Avusturya’da 10, İsveç’te 8, Yunanistan’da 2, Danimarka, Belçika ve Romanya’da ise birer şirket var. Türkiye’de de biri İzmir, diğeri Diyarbakır’da olmak üzere iki KAR-SAZ üyesi bulunuyor. Bunlardan birinin Satranç Anonim Şirketi olduğu öne sürüldü. Raporlara göre, Diyarbakır’daki bir işadamı derneği de KAR-SAZ üyeleri arasında yer alıyor. KAR-SAZ üyesi şirketlerin çoğu gıda, inşaat ve tekstil şirketi. Türkiye, Hollanda ve Fransa makamlarının PKK’nın mali kaynaklarıyla ilgili raporları, KAR-SAZ’ın yılda 1 milyar Euro kara para akladığını ve bu parayı terör örgütüne gönderdiğini ortaya koyuyor. SABAH’ın ulaştığı belgelere göre, PKK, uyuşturucu gelirini bir Alman bankası aracılığıyla Ermenistan ve Güney Kıbrıs’taki bazı bankalara gönderiyor. PKK’ya ait şirket ve kişilere ait bu hesaplardaki parayla da terör kamplarına gönderilecek silah ve mühimmat satın alınıyor. PKK’nın kasası KAR-SAZ’ın faaliyetleri, Hollanda istihbarat teşkilatı AIVD’nin hazırladığı raporda, şu ifadelerle yer alıyor: “Çalışmalarımız sonucunda Mustafa Yıldırım ve Hacı Karakoyun’un PKK’nın finansörü olduğu anlaşılmıştır. Yıldırım, şirketleri aracılığıyla PKK’nın topladığı parayı ticaret adı altında Kuzey Irak’a aktarmaktadır. Bir muhbirimize göre Hollanda’da PKK’nın uyuşturucu alanında ve siyasi alandaki büyük gruplardan birinin başında Metin Cansız yer alıyor.” PKK’nın uyuşturucu trafiğini yöneten isimlerden birinin halen cezaevinde olan Hakkâri Yüksekovalı Hikmet Serdar olduğu öne sürülüyor.

kullanŞİRKETLER PARAVAN

MİT raporlarına göre, KAR-SAZ’ın Fransa’daki adresi ise “16 Rue Petites Ecuries 75010.” KAR-SAZ’ın bir dönem Paris temsilciliğini yapan Diyarbakır Liceli M. Zülküf Ekin adına Paris Ticaret Odası’na 425 118 999 sicil numarası ile kayıtlı 32 bin 927 Euro sermayeli AZED Constuction adlı bir müteahhitlik firması bulunuyor. Aynı adreste 2001 yılında 120 bin euro sermayeye sahip Paris Ticaret Odası’na 435 194 832 numara ile kayıtlı olan Enterprise MEDEN ve ZEDAR Prestation adlı şirketler yer alıyor. Ancak raporlarda bu üç şirketin PKK’nın uyuşturucu parasını aklayıp KAR-SAZ’a aktarmak için faaliyet gösteren tabela firması olduğu ileri sürülüyor.

PKK finansörü şirketlerin listesi

Terör örgütü PKK’ya finans sağlayan şirketler listesinde Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın pek çok ülkesindeki holdingler, inşaat firmaları, tekstilciler, toptan gıda marketlerinin ismi bulunuyor

SABAH, terör örgütü PKK’nın Avrupa’daki finans kaynağı Uluslararası Kürt İşadamları ve İşverenler Birliği’ne (KAR-SAZ) üye olan ve destek veren şirketlerin listesinin bulunduğu istihbarat raporuna ulaştı. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) PKK’nın Avrupa’daki yapılanmasıyla ilgili bir raporuna ekli listede, Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın pek çok ülkesindeki holdingler, inşaat firmaları, tekstilciler, dönerciler, pizzacılar ve toptan gıda marketlerinin ismi bulunuyor. MİT’in raporundaki bilgilerden yola çıkarak PKK’ya finans sağlayan KAR-SAZ’ın izini Almanya’dan sonra Belçika’da da süren SABAH muhabiri, bu sözde ekonomi birliğinin bağlı olduğu Brüksel’deki KON-KURD (Avrupa Kürt Dernekleri Konfederasyonu) merkezini de görüntüledi. Rue Jean Stas 41, 1060 adresindeki KON-KURD binası silahlı kişiler tarafından korunuyor. PKK’nın üst düzey ismi Sabri Ok’un da Brüksel’de ikamet ettiği ve KONKURD’a gidip geldiğini MİT tespit etti. Sabri Ok, KON-KURD’un perde arkasındaki Avrupa sorumlusu. Öcalan’ın en yakınında ve PKK’nın ilk silahlı eylemlerinde rol alan Sabri Ok’un ismi son olarak polisin 15 ilde gerçekleştirdiği Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) TürkiyeMeclisi adındaki yapılanmasına yönelik operasyonda gündeme gelmişti. İddianamede, Ok’un KCK’nin Avrupa Koordinasyonunun başına getirildiği belirtiliyor.

MASAK’IN HEDEFİNDE

Önceleri Avrupa ülkelerinde KOBİ’ler gibi (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler) örgütlenen KAR-SAZ’ın şirketleri zamanla büyüyüp holdingleşti. KAR-SAZ, Avrupa’daki yandaşlarının uyuşturucu parasını aklarken, parayı mali suçları araştırma kuruluşlarının dikkatini çekmesin diye farklı kişilerin hesaplarına aktarıyor. Bu para PKK ile paylaşılıyor. MİT, Avrupa’daki terör finansörü şirketlerin listesini Mali Suçlar Araştırma Kurulu’daki (MASAK) “Terörün Finansmanı ve Değerlendirme Grubu”na verdi. MASAK, Almanya, İtalya, Fransa, Avusturya, Yunanistan, Belçika ve İsviçre gibi ülkelerdeki KAR-SAZ şirketlerini mercek altına aldı. MASAK, ülkelerle anlaşma yaparak terörle ilgili bilgilerin doğrudan Türkiye’ye verilmesini istiyor.

İşte terör holdinginin bazı şirketleri
Anatou Schneiderel-Almanya
Avaşin Holding-Almanya
Medye TV, Korkmaz Garten Landschaftsbau-Almanya
Kurd Com-Almanya
Mala Kurda-Almanya
Mezopotamya-Almanya
Roj Two Polat Fleisch Gmbh-Almanya
Roj Online-Almanya
Zozaan Amed-Almanya
Yıldırım Musa Kurierdients-Almanya
Azet Constuction-Fransa
Charlet Du Nord-Hacı Karakoyun-Fransa
Amed Plc-İngiltere
Kürt Esnaf ve İşadamları Birliği- İsviçre
Orient Platform Sarl-İsviçre
Erbil B.V.-Hollanda
Kandill Imbis Morgil Gmbh-Avusturya
Karmenio-Yunanistan
Fazilet-Belçika
Geleri Exp.-Romanya

DESTEK VERİYORLAR
PKK’lı Hacı Karakoyun’un Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan kafeteryası (üstte). Avrupa’da bir çok pizzacı, dönerci ve market parasal açıdan terör örgütü PKK’ya destek veriyor.

Etiketler: terör pkk finans kaynakları almanya

Sabah


BBP'nin Yeni Liderinden İddialı Sözler

Mayıs 29, 2009
Yalçın Topçu

Yalçın Topçu

Türkiye’nin arkasından gözyaşı döktüğü Muhsin Yazıcıoğlu’nun koltuğunda artık Yalçın Topçu oturuyor.

Yükü ağır. BBP Genel Başkanlığı’nın manevi sorumluluğu olduğunun farkında. Üstlendiği misyonu Zaman’a anlatan Topçu, Türk-İslam terbiyesinin üzerine demokrasiyi giydirdikleri- ni belirtiyor. Partinin çizgisi-nin değişmeyeceğine dikkat çekerken, “Genel Başkan’ın emaneti şerefimizdir. Anlayışımız, sonuna kadar demokrasi.” diyor.

Yalçın Topçu, daha sonra sözü elim kaza ve sonrasına getiriyor. Büyük bir travma geçirdiklerini belirten Topçu, BBP’nin özel durumunu şu sözlerle ortaya koyuyor: “Hiçbir siyasi partinin tabanı bizimki kadar duygusal ve gönül gözüyle bakan bir yapı değildir. Bizim gençlik teşkilatı Alperenler’i o günlerde sokağa dökmek, kışkırtmak isteyenler çıktı. Bunlara direndik. Bizim kitlemiz, liderine sonuna kadar duygusal bağlarla bağlıdır. Allah muhafaza, kışkırtıcılar emellerine ulaşsaydı, misyonumuza ters bir hareketi o duygusal ortamda yapsaydım, bir parmak gösterseydim, ülkede kan gövdeyi götürür ve yerel seçimler iptal edilebilirdi. Memleket bugüne kadar görmediği şeyler yaşardı.”

BBP lideri Topçu, demokrasiye gönülden inanıyor. Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği günlerde ve son kurultayda Türk-İslam terbiyesi ile duruşunun üzerine demokrasiyi giydirdiklerine inanıyor. Ergenekon davası ve darbe niyetleri konusunda selefi Yazıcıoğlu’nun anlayışına sahip. Duruşu açık ve net: “Anlayışımız, sonuna kadar demokrasi. Hiçbir şey gizli, saklı ve karanlıkta kalmasın.”

“Yazıcıoğlu öldü, BBP biter” diyenlerin öngörüsünü boşa çıkartmaya kararlı olduklarını da belirtiyor Topçu. “Biz buraya değirmenden gelmedik. 35 yıl birlikte yürüdüğüm bir liderin yanında yetiştim.” derken, BBP’nin dağılmak bir yana, büyüyeceğine inanıyor. Milletin büyük bölümünde bulunan Yazıcıoğlu sempatisinin “Bir benim oyumla mı kazanacak?” düşüncesiyle sandığa yansımadığını, ancak ölümünün ardından halkın partiye sahip çıkmaya başladığını kaydediyor.

Yalçın Topçu, zor bir koltuğa oturduğunun farkında. “Genel Başkan’ın misyonunu sürdüreceğim, emaneti şerefimizdir.” diyen Topçu, “Bizim misyonumuzda sıkıntı yok, vizyonumuzda var.” teşhisini yapıyor. İyi bir kadro kurup, kendilerini Türkiye’ye layıkıyla anlatmanın yollarını arayacaklarını anlatan Topçu, “Öncelikle yapacağım, Genel Başkan’ımın 40 yıllık siyasi yürüyüşünde rastlaştığı, dokunduğu, yoldaşlık edip de ayrı düştüğü herkese ulaşmak ve onları burada toplamak.” ifadelerini kullanıyor. Kongrede rakibi olan Tuna Koç’u ilk MKYK toplantısında yanına oturtacak. Bir partinin iktidara yürümesi için 3P’nin gerekli olduğunu düşünüyor: “Personel, proje, para. İlk ikisi bizde var. Ancak paramız yok. Yine arkadaşlarımızdan, çocuklarının süt parasından kesmelerini isteyeceğiz.”

Nazım Hikmet okuyor, Mahzuni Şerif dinliyor

BBP lideri, kendisini tanımlarken, öncelikle ‘Anadolu çocuğu’ ifadesini kullanıyor. Nazım Hikmet’in şiirlerini okuduğunu belirten Topçu, Mahzuni Şerif hayranı. 12 Eylül öncesinde sokaklarda solcularla kavga ettikten sonra evine gidip Mahzuni Şerif türküleri dinlediğini söylüyor. Ünlü ozan hastalandığında da Yazıcıoğlu’nu ikna ederek birlikte ziyaretine gitmişler. Okuduğu son üç kitabın ikisi Ayşe Kulin’e ait. Adı Aylin ve Füreya. Orhan Pamuk’u ise ‘eserlerinde halkla cedelleşme hali gördüğü’ için okumuyor.

Alperenlere güveniyorum

BBP’nin gençlik teşkilatı olan Alperen ocakları, ülkenin en dinamik yapılanmalarından biri olarak gösteriliyor. Alperenlerin hiçbir zaman tahriklere gelmeyeceğini belirten Topçu, Yazıcıoğlu gibi gençlere güveniyor: “Davamız ve terbiyemiz icabı genel başkana itaat esastır. Genel başkan seçildiğimde beni ilk kutlayanlar Alperen ocakları oldu. Aldığımız terbiye gereği ne lidere karşı gelirler ne de oyuna, Alperenlerimiz rahmetli Genel Başkan’ımızın vefatı günlerinde büyük bir sınav verdi ve sınavı başarıyla geçti. Bu konuda içim rahat.”


Babür Şah

Mayıs 27, 2009

BABÜR ŞAH

Osmanlı İmparatorluğunun, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında, yüz ölçümü 8 milyon kilometrekarelik bir araziye sahip olduğu XVI. yüzyıl, Türk tarihinin altın devirlerinden biridir. Çünkü bu dönemde, 5 milyotr-c014rn kilometre yüz ölçümü olan Hindistan’da da bir Türk İmparatorluğu kurulmuş bulunuyordu.

Hindistan; zenginliği, enginliği esrarla dolu bir dünya olarak, insanlık aleminin hayalinde her devirde yaşamış bir kıtadır. Asırlar boyunca Hindistan’a bir sel gibi akınlar olmuş, birçok kavimler Hindistan’ın her bucağında medeniyetler kurmuşlardır. Arîler, Persler, Büyük İskender ve nihayet Türkler, Hindistan topraklarına girerek birçok devletler meydana getirmişlerdi. Bu devletlerin içinde Hindistan’ın en büyük medeniyetini Babür Şah ve oğulları kurmuştur.

Hindistan’ın büyük fatihi Babür Şah Ferganalı bir Türk’tür. Babür, Türk Barlas Kabilesine mensup olup, Timurlenk’in torunudur. Fergana hükümdarı Ömer Şeyh Mirza’nın oğludur. 14 Şubat 1483 tarihinde Batı Türkelinde bulunan Fergana’nın Andican kasabasında dünyaya gelmiştir.

O zamanlar Timurlenk’in kurduğu devlet parçalanmış, torunları ayrı ayrı devletler kurmuşlardı. Bunlardan Ebu Said, Maveraünnehir’de, Hüseyin Baykara Horasan’da, Babür’ün babası Şeyh Mirza ise Fergana’da hükümdar bulunmakta idi. Şeyh Mirza’nın son zamanlarında kardeşler arasında kavga başlamıştı. Bu iç mücadeleler devam ederken 1494 tarihinde Şeyh Mirza vefat etti.

Babür Şah, 11 yaşında babasının tahtına oturduğu zaman amcası Semerkant Hanı Sultan Ahmet ve dayısı Taşkent Hanı Mehmet Fergana’ya hücum etmekte idiler. Babür, babasının kudretli kumandanları sayesinde bu tehlikeyi atlattı. Fakat Babür’ün gençlik hayatı, bundan sonra, tehlikeli ve pek heyecanlı maceralarla geçti. Her hadise, zekî ve cesur olan Babür’ün tecrübesini arttırmakta idi. Babür, büyük atası Timur’un muhteşem hükümet merkezi olan Semerkant’ı zaptetmeğe muvaffak oldu. Fakat Özbeklerin Hanı Şeybânî’ye mağlup oldu. Fergana Hanlığını kaybedip etrafındaki askerlerin dağılmasını önleyemedi.

Tek başına kalan bu genç Han, Pamir Dağlarına çekildi. Büyük bir felakete uğramış olmasına rağmen ümidini kesmedi. Yanında bulunan birkaç kişi ile bir Türk kadınının evinde saklandı. Bu kadının kardeşi, Timurlenk’le Hindistan seferlerine katılmış ihtiyar bir askerdi. O gün için aksakallı bir savaşçı olan tecrübeli koruyucusu, durmadan, Hindistan’ın zenginliğini, buraya ait efsaneleri, Hind’in eski tarihini her gece Babür’e anlatıyordu. Babür de bunları can kulağı ile dinliyordu. Edebiyata da ilgisi olan Babür, bu defa tarihe merak sardı. Atası Timur’un tarihini bularak okumaya başladı.

Ruhunda yepyeni bir mefkure alevlenmişti: Hindistan’ı zaptetmek, orada büyük bir Türk İmparatorluğu kurmak… Esasen kendisine, yeni bir devlet kurmak, kurabilmek için lazım olan özellikler mevcuttu. Bu idealle, Babür; Horasan İllerindeki Türklere haber gönderdi. Kısa bir süre içinde etrafında 20,000 cesur ve yiğit bir asker kalabalığı toplamaya muvaffak oldu.

Bu ordu ile Hindikuş Dağlarını aşarak Afganistan’ın merkezi olan Kabil şehrini zaptetti. Artık, Hindistan’ın kapısında karargahını kurmuş bulunuyordu. Saka Türkleri, Hun Türkleri, Gazneli Türkler ve hatta Timurlenk bu noktadan geçerek Hindistan’ı istila etmişlerdi. Babür’ün talihine yeni bir güneşin doğma zamanı yaklaşmıştı. Kabil’de kendisini şah olarak ilan etti. Bu sıralarda da en büyük düşmanı olan Şeybanî de, düşmanları tarafından öldürülmüştü. Böylece Hindistan seferi hazırlıklarına başlamak için en önemli engel ortadan kalkmış oluyordu.

O zamanlar Hindistan’ın Pencap valisi bulunan Devlet Han, Hindistan’ın Delhi hükümdarlarından Sultan İbrahim ile bozuşmuş olduğundan Babür Şah’ı, Hind Seferine teşvik etmekte idi.

Bunun üzerine Babür Şah Delhi Sultanına, bu ülkenin, atası Timurlenk’ten kendisine miras kaldığını bildirdi. Bu haber Sultan İbrahim’e ulaştırıldığı sıralarda Babür Şah, Hindistan’a sefer yapacak olan ordusunu da hazırlamış bulunuyordu. Ordusunda kuvvetli bir de topçu bataryası vardı. Kuvvetleri 13,000 kişiyi bulmuştu. Hindistan Hükümdarı Sultan İbrahim’in ordusu ise 100,000 kişi idi. Hind ordusunda 1000 kadar da fil bulunmaktaydı. Türk ordusu Hayber geçidini aşarak Hindistan’ın Pencap bölgesine girdi. Türk askerleri, ataları gibi çelik miğfer ve elbiseler giyinmiş, vakurane bir surette, efsaneler diyarı olan Hindistan içlerine doğru ilerliyorlardı. Türklerin Sind nehri boylarından ilerlemekte olduğunu haber alan Sultan İbrahim, ordusunun başına geçti.

İki taraf kuvvetleri, Hindistan’ın Panipat mevkiinde karşılaştılar.

Babür Şah; uzun hortumlu, dev cüsseli fillerin ağır ağır üzerlerine geldiklerini görünce, bu ağır kuvvetlere mukavemet için ordusunun, önüne birçok arabalar dizdirip bunları zincirlerle birbirine bağladı. Aralarına da topları yerleştirdi. Böylece iki ordu 21 Nisan 1526 tarihinde kanlı bir savaşa giriştiler. Kılıçlar oynuyor, kalkanlar ses veriyor, Türklerin yıldırımı andıran naraları Hindistan semasına yükseliyordu. Bu yiğit sipahilerin önünde durmak ne mümkündü. Kısa bir zaman içinde Hind kuvvetleri birbirine karıştı. 25,000 ölü verdiren Türk askerleri bu savaştan muzaffer olarak çıktılar. Türk süvarileri kaçanları kovalayarak Delhi şehrine girdi. Aynı yıl içinde Osmanlı Türkleri de Mohaç Meydan Muharebesini kazanarak bütün Macaristan’ı fethetmişlerdi.

Babür Şah, Hind’in büyük şehirlerinden olan Delhi’ye girdiği zaman şehirde bulanan Ulu Cami’de cemaatla birlikte namaz kıldı. Kendisini Hind Padişahı olarak ilan ettiler. Babür’ün oğlu Humayun da öncü kuvvetlerle ilerleyerek Hind’in meşhur bir şehri olan Ağra’yı zaptetmişti. Humayun, Sultan İbrahim’in Ağra’da bir eve sığınmış olan ailesini esir aldı. Bunlara fazlasıyla saygı gösterdiğinden Sultan İbrahim’in eşi, bütün mücevherlerini Humayun’a hediye etti. Bu mücevherler içinde bir tek taş pırlanta vardı ki bu pırlanta Hind Türk padişahlarının giydiği taca konuldu. Bu pırlantaya Avrupalı kuyumcular 880,000 İngiliz lirası kıymet takdir etmişlerdi. Babür Şah’ın eline Hindistan’ın hadsiz hesapsız servetleri geçti. Fakat gözü pek tok olan Babür Şah, bütün bu hazineleri askerlerine dağıttı.

O zamanlar Hindistan’da bir çok Müslüman Hint racaları hükümet sürmekte idiler. Türkler bu racaları teker teker kendi hakimiyetleri altına alarak ilk defa Hindistan’ın birliğini temin ettiler. Bu racalarla mücadele tam beş yıl sürmüştü. Babür Şah, bu zaferleri neticesinde, Hint-Türk İmparatorluğu’nu kurmaya muvaffak oldu.

Babür Şah iyi ruhlu cömert ve adaleti sever bir Türk hükümdarı idi. Devlet kuruculukta müstesna bir zekaya sahip olan Türkler, Hindistan’da da kuvvetli bir devlet teşkilatı kurdular. Hakimiyetlerine aldıkları çeşitli kavimlerin vicdan ve hürriyetlerine büyük saygı gösterdiler. Hindistanlılar dinlerinde ve adetlerinde serbest bırakıldı. Hindistan’ın her bucağında Türk kanunları hakim olduğundan halk saadete erişti. Bunun neticesi iktisadi hayatta bir faaliyet görüldü.

Türkler zamanında Hindistan’da çok kuvvetli bir medeniyet meydana geldi. Hindistan’ın her tarafı, imar edilerek mermerden saraylar, camiler, köprüler ve birçok hayır müesseseleri meydana getirildi. Hint’in her tarafına yollar açıldı. Benares, Ağra, Delhi şehirleri cihanın en güzel sanat eserleriyle dolup taştı. Mimar Sinan’ın kalfaları Hindistan’a gelerek birçok abideler meydana getirdiler. Babür Şah’tan sonra gelen Türk hükümdarları zamanında yapılan Taç Mahal Türbesi, Hümayun Türbesi, Türk Sultanı denilen beş katlı Saray ve İnci Camii, Hindistan’ın en büyük sanat eserleri arasındadır.

Babür Şah, kuvvetli bir şairdi de… Hindistan hatıralarına ait bir de eser yazmıştır. Buna Babürnâme denilmektedir. Babür Şah, bütün şiirlerini öz Türkçe ile yazmıştı. Bu şiirlerde canlı, ince ve neşeli bir ruh hakimdir. Şiirleriyle aşkı pek güzel bir şekilde terennüm etmiştir. Bir şiirinde şöyle demektedir:

Canımdan başka yâr-ı vefadâr bulmadım
Gönlümden başka mahrem-i esrâr bulmadım
Canım kadar başka dil-i efkâr görmedim
Gönlüm gibi gönlü giriftâr görmedim
Bir rubaisinde de şöyle diyor:
Aşkınla gönül haraptır ben ne ideyim
Hicrinle gözüm pür âbdır ben ne ideyim
Cismim bükülmüştür ben ne ideyim
Canımda çok ıstırap vardır ben ne ideyim.

Hindistan’da büyük imparatorluk kuran büyük devlet adamı ve şair Babür Şah, 26 Aralık 1530 tarihinde Agra’da ölmüş ve cenazesi sonradan Kâbil’e götürülerek şehir dışında mükemmel bir türbeye gömülmüştür.

Babürnâme adıyla Çağatay Türkçe’si ile hatıralarını yazdığı eser, Abdurrahman Han tarafından Farsça’ya ve Pavet de Courteille tarafından da İngilizce’ye çevrilmiştir. Bundan başka Türkçe ve Farsça şiirleri, bir aruz risalesi, Mübîn veya Mübeyyen adlı manzum bir fıkıh kitabı da vardır.

Kurduğu, büyük devlet ise 1858 yılında İngilizlerin Hindistan’ı istilası ile sona erdi. Aynı topraklar üzerinde bugün, kardeş Pakistan ve Hindistan hakimiyeti devam etmektedir.


Oğuz Kağan'ın Türklük Duası

Mayıs 26, 2009
oguzkagan3
GÜZEL TANRI !

GÖK TANRI !.

TÜRK’ü TÜRK yurtlarını koru !..

Düşmanın şerrinden sakla !

TÜRK‘ü yiğitlikte daim et !

TÜRK‘ü erlik davasıyla yaşat !

TÜRK‘ü gerçekçi yap !

TÜRK‘ün gönlüne her şeyden,

hatta kursağına ekmek koymasından da evvel TÜRK‘lük sevgisini koy !

TÜRK‘ü ideal ile yaşat ki ve ideali hakikat yapmaya çalışsınlar !

Törelerini canları gibi saklat !

TÜRK‘e zevk ve rahat verme !

Bilakis zahmete kavuştur !

Zahmetle yürekleri, bedenleri demir gibi olsun !

Bu sayede TÜRK‘e yüksek çalışma kudreti verirsin !

TÜRK‘ü faal, cevval edersin.

TÜRK‘e değişmez bir seciye ver !

Zamanla TÜRK‘ün seciyesi değişmesin, sade tekemmülle tadilat görsün !


ULU TANRI !

Milli kuvvet, namus, ahlak, azim , sebat, ideal, TÜRKÇÜLÜK ruhu,

yurtseverlik, ilim, sanat teşkilatı, intizam, beden kuvveti ve zenginlik i

le hasıl olduğundan; TÜRK‘e bunları ver !

TÜRK‘ten hırsız, namussuz türerse hemen kahret !

TÜRK‘e benlik, hem de yüksek bir benlik ver !

TÜRK nefsine karşı itimat sahibi olsun !

TÜRK‘ü muhakemeli, ciddi adam olarak yarat !

Hissiyatına kapılıp, öfke ile ayaklanmasın !

Birden barut gibi parlamasın ! Daima soğuk kanlı olsun !

TÜRK‘ü her milletten cesur yarat !

Öç almayı TÜRK asla unutmasın !


ULU TANRI !

Namuzsuz tek bir TÜRK yaratacağına, dünyayı yık daha iyi !

Ne kadar korkak TÜRK varsa hepsini helak et !

TÜRK mukayese kabiliyetini muhafaza etsin !

Yalnız akıl ve mantık denen şeylere bırakma onu !

Sabırlı ve derde dayanıklı olsun !

İradesi çelik gibi olsun ! Dönek TÜRK yaratma !

TÜRK‘leri maymun iştahlı yapma !

TÜRK daima ihtiyatla adım atsın !

Kimsenin tatlı diline inanmasın !

Kimseye emniyet olmasın !

Çalışma zekâdan üstün bir kıymet olduğundan,

TANRI, sen TÜRK‘ü çalışkan et !

TÜRK‘ün ömrü çalışma ile geçsin !

Ona daima çalışma aşkı ver !

Hele elbirliği ile çalışmayı adet etsin !

Tembel TÜRK‘ü hemen yok et !


TÜRK‘e her milletinkinden üstün zeka ver!

Zeka ve çalışma; ikisi bir arada olunca TÜRK‘ün önünde durulmaz!

Milli büyüklüğün tek şartı yüksek idealdir,

buna alışmak için de yüksek ahlak, fedakarlık ve sebat lazım olduğundan TÜRK‘leri ahlaklı, sebatlı ve fedai kıl!

TANRI, TÜRK‘leri sen kendi elinle birleştir ve her şeyden evvel ruhları birleşsin!

Onları tek bir kültür altında birleştir!

TÜRK‘ü töresine sadık kıl,

Tanrı! TÜRK budunu:

Biliniz ki atalar töresi asırların tecrübesi ile husule gelmiş büyük bir hikmettir.

Tanrı beni töreye dokunmaktan ve dokundurmaktan sakladı ve saklasın!


ULU TANRI !

TÜRK milletini lafçı değil, elinden iş gelir insanlar et !

Bir şey söylemek vazife yapmak değildir.

Onu fiilen yapmak ve yaptırmanın vazife olduğunu beyinlere sok !


GÜZEL TANRI !

Sana hepsinden çok yalvardığım şudur :

TÜRK‘ü dalkavukluktan kurtar !

Dalkavukluk ve benzeri vasıtalara zengin olmaktan koru !

TÜRK‘e haksız para kazanma hırsı verme !

Dalkavukları yok et !


AMAN TANRI !

TÜRK aile, töre ve disiplinini her şeyden evvel muhafaza et!

TÜRK toprağında hürler yaşasın.

Adaletten başka bir şey hüküm sürmesin!

Sen TÜRK‘e tabii şeylere tabiata karşı sevgi ver!

TÜRK yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki fakirlik suç sayılsın!


Acunu (Dünyayı) Yaratan Yüce Tanrı !

TÜRK‘e insaniyetten evvel kendi milletini düşündür.

İnsanların insaniyet dedikleri şey,

göz boyamak için icat edilmiş bir boyadır.

İnsaniyet maskesi taşıyan öyle milletler vardır ki

maskelerinin altında canavarlar yaşar.

İnsaniyeti gören olmadı.

TANRI, TÜRK‘e sağlam, kalıcı irade ver!

Güçlüklerde, sabrını, tahammülünü ve gayretini arttır!

Ona esas seciye olarak vazife muhabbeti ve mesuliyet duygusu ver!

Mesuliyeti TÜRK insanından eksik etme!

En büyük kuvvetin TÜRKLÜK aşkı olduğunu TÜRK‘e öğret!


TANRI !

TÜRKÇE konuşulan, TÜRK‘e yurtluk etmiş olan yerleri kıyamete kadar TÜRK‘ün hükmü altında bırak !


Okumuş olduğunuz OĞUZ KAĞAN‘ın TÜRKLÜK duası manevi değerlerini kaybetmeden çoğalarak günümüze kadar devam etmiştir. Bu yazı tablosunu okuma fırsatı bulan her TÜRK umarız okuduklarını anlar ve kendisine hayat tarzı olarak benimseyip, okumamış olanlara anlatarak öğretir. Eksikliğini yaşadığımız hemen hemen her şeyin bu TÜRKLÜK duasında var olduğuna inanıyoruz. Unutulmaması gereken bizce en önemli husus ; “Yaşadığımız dünyadan ebedi istirahatgâhımıza geçerken, sonsuzlukta yankılanacak tek şeyin hayatta iken onurumuz için verdiğimiz mücadele” olduğunu bilmektir. Bir insanın onuru, mensubu olduğu milletin yüceliği ve şerefi ile eşdeğerdir. OĞUZ KAĞAN‘ın TÜRKLÜK DUASI dünyada konuşulan diğer TÜRK lehçelerine de uyarlanıp TÜRKLER’in MÜCADELESİ‘nin bir çalışması olarak tüm dünya TÜRKLER‘ine ulaştırılacaktır. 2000 yılını BİRLEŞİK TÜRK DEVLETLERİ‘nin kurulması için milât kabul edip, tüm dünya TÜRKLER‘ini bu kutsal davada göreve davet ederek var olan onur ve mücadele azmimizin devamını diliyoruz.

TANRI, TÜRK’ü KORUSUN VE YÜCELTSİN !!


Oğuz Kağan'ın Türklük Duası

Mayıs 26, 2009
oguzkagan3
GÜZEL TANRI !

GÖK TANRI !.

TÜRK’ü TÜRK yurtlarını koru !..

Düşmanın şerrinden sakla !

TÜRK‘ü yiğitlikte daim et !

TÜRK‘ü erlik davasıyla yaşat !

TÜRK‘ü gerçekçi yap !

TÜRK‘ün gönlüne her şeyden,

hatta kursağına ekmek koymasından da evvel TÜRK‘lük sevgisini koy !

TÜRK‘ü ideal ile yaşat ki ve ideali hakikat yapmaya çalışsınlar !

Törelerini canları gibi saklat !

TÜRK‘e zevk ve rahat verme !

Bilakis zahmete kavuştur !

Zahmetle yürekleri, bedenleri demir gibi olsun !

Bu sayede TÜRK‘e yüksek çalışma kudreti verirsin !

TÜRK‘ü faal, cevval edersin.

TÜRK‘e değişmez bir seciye ver !

Zamanla TÜRK‘ün seciyesi değişmesin, sade tekemmülle tadilat görsün !


ULU TANRI !

Milli kuvvet, namus, ahlak, azim , sebat, ideal, TÜRKÇÜLÜK ruhu,

yurtseverlik, ilim, sanat teşkilatı, intizam, beden kuvveti ve zenginlik i

le hasıl olduğundan; TÜRK‘e bunları ver !

TÜRK‘ten hırsız, namussuz türerse hemen kahret !

TÜRK‘e benlik, hem de yüksek bir benlik ver !

TÜRK nefsine karşı itimat sahibi olsun !

TÜRK‘ü muhakemeli, ciddi adam olarak yarat !

Hissiyatına kapılıp, öfke ile ayaklanmasın !

Birden barut gibi parlamasın ! Daima soğuk kanlı olsun !

TÜRK‘ü her milletten cesur yarat !

Öç almayı TÜRK asla unutmasın !


ULU TANRI !

Namuzsuz tek bir TÜRK yaratacağına, dünyayı yık daha iyi !

Ne kadar korkak TÜRK varsa hepsini helak et !

TÜRK mukayese kabiliyetini muhafaza etsin !

Yalnız akıl ve mantık denen şeylere bırakma onu !

Sabırlı ve derde dayanıklı olsun !

İradesi çelik gibi olsun ! Dönek TÜRK yaratma !

TÜRK‘leri maymun iştahlı yapma !

TÜRK daima ihtiyatla adım atsın !

Kimsenin tatlı diline inanmasın !

Kimseye emniyet olmasın !

Çalışma zekâdan üstün bir kıymet olduğundan,

TANRI, sen TÜRK‘ü çalışkan et !

TÜRK‘ün ömrü çalışma ile geçsin !

Ona daima çalışma aşkı ver !

Hele elbirliği ile çalışmayı adet etsin !

Tembel TÜRK‘ü hemen yok et !


TÜRK‘e her milletinkinden üstün zeka ver!

Zeka ve çalışma; ikisi bir arada olunca TÜRK‘ün önünde durulmaz!

Milli büyüklüğün tek şartı yüksek idealdir,

buna alışmak için de yüksek ahlak, fedakarlık ve sebat lazım olduğundan TÜRK‘leri ahlaklı, sebatlı ve fedai kıl!

TANRI, TÜRK‘leri sen kendi elinle birleştir ve her şeyden evvel ruhları birleşsin!

Onları tek bir kültür altında birleştir!

TÜRK‘ü töresine sadık kıl,

Tanrı! TÜRK budunu:

Biliniz ki atalar töresi asırların tecrübesi ile husule gelmiş büyük bir hikmettir.

Tanrı beni töreye dokunmaktan ve dokundurmaktan sakladı ve saklasın!


ULU TANRI !

TÜRK milletini lafçı değil, elinden iş gelir insanlar et !

Bir şey söylemek vazife yapmak değildir.

Onu fiilen yapmak ve yaptırmanın vazife olduğunu beyinlere sok !


GÜZEL TANRI !

Sana hepsinden çok yalvardığım şudur :

TÜRK‘ü dalkavukluktan kurtar !

Dalkavukluk ve benzeri vasıtalara zengin olmaktan koru !

TÜRK‘e haksız para kazanma hırsı verme !

Dalkavukları yok et !


AMAN TANRI !

TÜRK aile, töre ve disiplinini her şeyden evvel muhafaza et!

TÜRK toprağında hürler yaşasın.

Adaletten başka bir şey hüküm sürmesin!

Sen TÜRK‘e tabii şeylere tabiata karşı sevgi ver!

TÜRK yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki fakirlik suç sayılsın!


Acunu (Dünyayı) Yaratan Yüce Tanrı !

TÜRK‘e insaniyetten evvel kendi milletini düşündür.

İnsanların insaniyet dedikleri şey,

göz boyamak için icat edilmiş bir boyadır.

İnsaniyet maskesi taşıyan öyle milletler vardır ki

maskelerinin altında canavarlar yaşar.

İnsaniyeti gören olmadı.

TANRI, TÜRK‘e sağlam, kalıcı irade ver!

Güçlüklerde, sabrını, tahammülünü ve gayretini arttır!

Ona esas seciye olarak vazife muhabbeti ve mesuliyet duygusu ver!

Mesuliyeti TÜRK insanından eksik etme!

En büyük kuvvetin TÜRKLÜK aşkı olduğunu TÜRK‘e öğret!


TANRI !

TÜRKÇE konuşulan, TÜRK‘e yurtluk etmiş olan yerleri kıyamete kadar TÜRK‘ün hükmü altında bırak !


Okumuş olduğunuz OĞUZ KAĞAN‘ın TÜRKLÜK duası manevi değerlerini kaybetmeden çoğalarak günümüze kadar devam etmiştir. Bu yazı tablosunu okuma fırsatı bulan her TÜRK umarız okuduklarını anlar ve kendisine hayat tarzı olarak benimseyip, okumamış olanlara anlatarak öğretir. Eksikliğini yaşadığımız hemen hemen her şeyin bu TÜRKLÜK duasında var olduğuna inanıyoruz. Unutulmaması gereken bizce en önemli husus ; “Yaşadığımız dünyadan ebedi istirahatgâhımıza geçerken, sonsuzlukta yankılanacak tek şeyin hayatta iken onurumuz için verdiğimiz mücadele” olduğunu bilmektir. Bir insanın onuru, mensubu olduğu milletin yüceliği ve şerefi ile eşdeğerdir. OĞUZ KAĞAN‘ın TÜRKLÜK DUASI dünyada konuşulan diğer TÜRK lehçelerine de uyarlanıp TÜRKLER’in MÜCADELESİ‘nin bir çalışması olarak tüm dünya TÜRKLER‘ine ulaştırılacaktır. 2000 yılını BİRLEŞİK TÜRK DEVLETLERİ‘nin kurulması için milât kabul edip, tüm dünya TÜRKLER‘ini bu kutsal davada göreve davet ederek var olan onur ve mücadele azmimizin devamını diliyoruz.

TANRI, TÜRK’ü KORUSUN VE YÜCELTSİN !!


DP-ANAP Birleşmesine Sıcak Yaklaşım

Mayıs 26, 2009

Demokrat Parti Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un Anavatan Partisi ile en kısa zamanda birleşme isteğini açıklaması, Simav’da her iki partinin mensupları arasında olumlu bir hava esmesine sebep oldu.

DP İlçe Başkanı Mehmet Yörük ile Anavatan Partisi Simav İlçe Başkanı Bülent Ceylan girişimi desteklediklerini bildirdi. Birleşmenin tavanda gerçekleşmesinden sonra tabanda birleşmenin anlık bir mesele olduğunun altını çizen Simav Anavatan Partisi İlçe Başkanı Bülent Ceylan, Simav’da her iki partinin de tabanlarının zaten bir arada olduklarını kaydetti.

DP Simav İlçe Başkanı Mehmet Yörük, DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un Anavatan Partisiyle birleşme yönünde yaptığı açıklamanın ardından yerinde duramadığını bildirdi. Merkez sağda yaşanan boşluğun her iki partinin birleşmesiyle doldurulabileceğine inandığını bildiren DP Simav İlçe Başkanı Mehmet Yörük, AK Parti’nin bu haliyle merkez sağdaki boşluğu dolduramadığını bildirdi.

BAŞKANLAR NE DİYOR?

Anavatan Partisi Simav İlçe Başkanı Bülent Ceylan, DP ile birleşme girişimlerini olumlu bulduğunu belirterek şöyle konuştu: “Birleşme girişimleri küçük hesaplar yüzünden daha önce başarısız oldu. Artık küçük hesaplar yapılmamalıdır. Samimiyet ve ortak çaba ile bu birleşme hemen gerçekleştirilmelidir. Birleşme artık kaçınılmaz olmuştur. Tecrübeli bir siyasetçi olan DP Genel Başkanı Sayın Hüsamettin Cindoruk’a bu hususta sonsuz bir şekilde güveniyoruz. Ben şahsen bu birleşmenin çok yararlı olacağı kanaatindeyim.”

DP Simav İlçe Başkanı Mehmet Yörük, “Genel Başkan Hüsamettin Cindoruk’un iki partiyi birleştirecek yetki ve yeteneğe sahip olduğunu çok iyi biliyorum.Bu birleşme Türk siyaseti için çok önemli buluyorum. İki partinin daha önce birleşmek için birbirlerine yaklaştığını anlatan Yörük, bu birleşmenin değişik nedenlerden dolayı o dönemlerde başarısız oldu. Ancak yeni genel başkanımız Sayın Cindoruk, bu birleşmeyi sağlıklı bir şekilde yürütebilecek tecrübeye sahiptir. Duyumlarımıza göre TBMM bulunan bağımsız milletvekilleri de bu birleşmeye sıcak bakıyor. Öyle inanıyorum ki DP bu birleşmeden sonra TBMM’nde gurup kuracak sayıya ulaşacaktır. İki güzide partimizin birleşmesiyle merkez sağda hem güç hem de söz sahibi olacağımıza inanıyorum. Merkez sağın lideri eskiden olduğu gibi yine DP olacak. 29 Mart yerel seçimlerinde Kütahya’nın ilçeleri arasında kimsenin yapamadığını yapan bir teşkilat olarak yani belediyenin kalesine 10 yıl aradan sonra tekrar DP bayrağını diken bir teşkilatın başkanı olarak bu birleşmeyi sonuna kadar destekliyor ve sıcak bakıyorum. Ülkemize ve milletimize şimdiden hayırlı olmasını temini ediyorum.”


Simav Tapu Kadastro'da İkram Var

Mayıs 22, 2009

Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nün kuruluşu’nun 162. yıldönümü Kütahya’nın Simav ilçesinde kutlanıyor.

Kuruluş yıldönümü dolayısıyla Simav Tapu Kadastro Müdürü Nuri Yıldız başkanlığındaki heyet, Simav Tapu Sicil Müdürlüğü çalışanlarıyla birlikte Atatürk anıtına çelenk koydu. Daha sonra iş yerlerine dönen Tapu Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüğü’nde görevli personel, resmi işlem yaptırmak için gelen vatandaşlara baklava ve meşrubat ikram etti.

Tapu kadastronun 162 yıllık mazisi hakkında bilgi veren Simav Tapu Kadastro Müdürü Nuri Yıldız, tapu adına ilk kayıtların Osmanlı’nın yükselme döneminde Defterhane-i Amire Kalemi teşkilatınca tutulmaya başlandığını, 1912 yılında kadastro teşkilatının kurulduğunu ve 1927 yılında ise Tapu Kadastro Umumi Müdürlüğü’nün faaliyete geçtiğini belirtti.

Yıldız, vatandaşların kurumlarına duyduğu saygı ve güvenin kendilerini mutlu ettiğini dile getirdi.