Apartman Yöneticisinden Kapıcıya Başörtüsü Yasağı

Haziran 7, 2009

“Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana; şeref ekmek bulamazken, şerefsiz bulur.” diye boşuna dememişler. Gariban kapıcılnın yönetici denen köpekten çektiği çile; Sonunda ellerini başörtüsüne kadar uzattılar. Yeter artık bıçak kemiğe dayandı. Ulan şerefsiz köpekler, sabetaist, dönme namertler! Siz kimin ülkesinde kime racon kesiyorsunuz!!!

Olay Eskiizmir Caddesi’ndeki Öz-Ter Apartmanı’nda yaşandı. Çorumlu Naki Seriner, 2002 yılında göç ettiği Çeşme’de güvenlik görevlisi olarak çalışıyordu. Çocuklarının okul problemi baş gösterince geçen yıl İzmir’e taşındı ve 4 Ağustos’ta Öz-Ter Apartmanında işe başladı. Yöneticisi Figen Tüzün, kendisini işe alırken söz konusu sözleşmeyi imzalattı. Aradan 1 yıl bile geçmeden de görevine son verdi. Naki Seriner, İzmir 4. Noterliği’nden gelen 28 Mayıs 2009 tarihli ihbar mektubuyla şaşkına döndü. ‘İş akdinin sona erdirildiği’ tebliğ ediliyordu. Kanunen 4 ay olması gereken ihbar tazminatının 4 hafta şeklinde ödeneceği bildiriliyor, 15 gün içinde apartmandaki daireyi tahliye etmesi isteniyordu. Gerekçe olarak İş Kanunu’nun 25. maddesini ihlal etmesi gösteriliyordu. Ancak Seriner, işsiz kalmasını yönetmeliğe bağlıyor. Yöneticinin daha önce kendilerini ziyarete gelen annesine tepki gösterdiğini, kıyafetini beğenmediğini ileri sürüyor. “Üç ay önce eşimin ağabeyi ve eşi bizi ziyarete gelmişti. Yönetici, yengemizin başörtüsünü problem yaptı, çıkarmasını istedi. Birkaç günlüğüne gelen misafirlerin, uzun süre kalmamasını talep etti. Başörtüsü takmamalarını, gerekirse gelip başından alacağını söyledi. Ben de polise gittim ama bir işlem yaptırmadım. İşten kovulmamızın başlangıcı bu olaydır.” diyor.

kullan

Yönetici Figen Tüzün ise yönetmelikteki hükmü savunuyor. Bunun özel bir şart olduğunu, sözleşmenin okutularak imzalatıldığını ve kapıcının o şekilde işe başlatıldığını anlatıyor. Kapıcının akrabalarının binaya gelerek uzun süre kalamayacağını dile getiren Tüzün, Naki Seriner’in kendisine saygısızlık ettiğini, kapısını tekmelediğini iddia ediyor. Tüzün, ‘Türbanı siyasî simge olarak mı algılıyorsunuz?’ sorusuna, ‘bazı kişilerin taktığı tuhaf şeyler olduğunu, bunların hoş olmadığını ve bir kadın olarak yakıştıramadığı’ karşılığını veriyor. Apartmana başörtülü gelenlere de karışmadığını vurguluyor. Apartman sakinleri ise yöneticiye itaatsizlik sebebiyle kapıcının işine son verildiğini söylüyor.

4857 sayılı İş Kanunu’nun ‘Eşit Davranma İlkesi’ başlıklı 5. maddesi, iş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayrım yapılmasını yasaklıyor.

EDİTÖRÜN NOTU: NE KAMUSAL ALANI LAN? ALLAH HER YERDE! YİĞİDİM MUHTAÇ OLMUŞ KURU SOĞANA, DÜŞMÜŞ NAMERTLERİN OCAĞINA…. ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM!

Aklı Başında Bir Arkadaşın Notu:

Apartman yöneticisi (!) olmakla kendini anayasa koyucu zanneden bu tür zavallıların ortak özellikleriini sayayım; -Egoları çok aşırı derecede gelişmiştir, -Toplumda, iş hayatında başarı gösteremediklerinden bu zayıflıklarını kapıcılar gibi savunmasız hedeflere yönlendirirler. -Zayıf karakterli olduklarından egolarını tatmin için sürekli zayıf hedef fırsatları ararlar -Moderniteyi anlayışları : Beyinsel üretkenlikleri olmadığından moderniteyi basitçe”Şekilciliğe” indirgeyip lafı türbana getirirler


Canım Sıkılıyor Diyorsanız Buyurun…

Haziran 4, 2009

muslimsaroundtheworldEğer canınız fena halde sıkılıyorsa, içinizde bilmediğiniz bir sıkıntı varsa, kalbiniz sıkışıyor gönlününüz daralıyorsa… Buyurun aşağıdaki videoyu dinleyin. Hayır illaki videoyu izleyin demiyoruz. Sadece dinleyin. Bu arada gene haberleri okuyup e-postalarınızı kontrol edebilirsiniz. Yavaş yavaş kalbinizin ferahladığını hissedeceksiniz. Rahmeti Sonsuz olan Rabbimiz Allah çok şükür ki bizlere hep rahmet elini uzatıyor.

Siz sadece dinleyin yeter… Ne demek istediğimizi anlayacaksınız….

Bütün ümitler sana bağlıdır, ümitsizliğe düşürme bizi,
Ümit ver hepimize, fazlından fazla fazla ver bize,
Ey biricik ümidimiz! Senin adaletindir güvendiğimiz,

Hiçbir hak senin yanında zayi olmaz, biliriz,
Hiçbir suçlu senin adaletinden kaçamaz, eminiz,
Zalimlerin katı kalplerine adaletinin korkusunu sal,
Ey adaletinden severek çekindiğimiz,
Bütün iyilikler sendendir biliriz, zillete düşürme bizi,
Perişan etme hiçbirimizi, iyilik ver bize, bolluk ver,
Hayır ver hepimize.
Ey keremini umduğumuz!
Affet bizi, bağışla biz isyankarları,
Affını umuyoruz, gufranını diliyoruz,
Ey bağışlamasını dilediğimiz! Sensiz sahibimiz,
Mülkündedir herşeyimiz, elimizde olanlar senin elinden,
Sahip olduklarımıza sen sahipsin, mülkünde yer ver bize,
Ey Biricik varisimiz! Saltanatın sınırsızdır senin,
Saltanatlar sensiz hükümsüzdür,
Sana kullukla sultan eyle bizi, Sana itaatle şereflendir hepimizi,
Hiç bitmeyen saltanatında ihya eyle bizi.
Ey biricik sultanımız! Gördüklerimiz hep seni gösterir,
Duyduklarımız hep senden söz eder, sevdiklerimiz hep seninle sevilir,
Gözümüzü senin ayetlerinle nurlandır, işitmemizi seni ananları duymakla güzelleştir,
Kalbimizi seni sevmekle sevindir, seni sevenleri sevmekle güzel eyle kalbimizi,
Ey biricik göz aydınlığımız! Rahmetin herşeyi kucaklamıştır senin,
Herşey her halinde her an, rahmetine muhtaç senin,
Rahmetini yay kalbimize, merhametini dokundur tenimize,
Şefkatinle ferahlık ver ruhumuza.
Ey rahmetini umduğumuz!
Gazabın haktır biliriz, isyanımız kızdırır cehennemin alevlerini,
Kahrına galip getir rahmetini, gazabını uzak eyle bizden,
Ey rahmetine sığındığımız! Herşeyin bilgisi senin yanında,
Olmuş olacak, gizli aşikar ne varsa hepsi senin ilminde,
Hiçbirşey meçhul değil sana, biliriz,
Bize eşyanın hakikatini bildir.
Ey bilmediğimizi bize bildirenimiz!
Sen ki nefsimize çekemeyeceği yükü yüklemezsin biliriz,
Herşeyin anahtarı senin yanında, zorluklarımızı lütfunla kolaylaştır,
Meşakkatlerimizi rahmetinle hafiflet, kederlerimizi şefkatinle gider,
Ey kederleri açıp, meşakkatleri kaldıran rabbimiz!
Kalplerimizi en güzel hallerle hallendir,
Genişlik ver kalplerimize.
Ey kalpleri halden hale koyan Rabbimiz!
Seni bilmekle süsle kalplerimizi, Sana yakınlıkla ziynetlendir kalplerimizi,
Seni sevmekle güzelleştir, Sana inanmakla nurlandır kalplerimizi,
Senin vuslatınla ışıklandır kalplerimizi, ümitsizliğin karanlığına düşürme kalplerimizi,
Ey kalplerimizi nurlandıran Rabbimiz!
Hidayetinle iyileştir kalplerimizi,
Ebedi saadet müjdesiyle şifa ver kalplerimize, Yokluğun acısına bırakma kalplerimizi,
Fena ve zeval derdiyle dertlendirme kalplerimizi,
Ey kalplerimize şifa veren rabbimiz!
Seni sevmekle tatmin eyle kalplerimizi,
Ebedi sevdalarına vuslat ver kalplerimizin, Senin muhabbetinle sevindir kalplerimizi,
Aşkının serinliğini ver kalplerimize.
Ey kalplerimizin sevgilisi Rabimiz!
Sana yakınlıkla sevindir kalplerimizi, Seni tanımakla sıcaklık ver kalplerimize,
Sana yakınlığın hüsniyetini ver kalplerimize, ısındır kalplerimizi birbirine,
Ey kalplerimizi ısındıran rabbimiz!
Sensin nurların nuru,
Sendendir bütün nurlar, nur ver bize, aydınlat ufkumuzu,
Ey NUR! Sensin nurları nurlandıran, sendendir ışık, sendendir gölge,
Gözaydınlığı ver bize, aydınlat aklımızı.
Ey NUR! Sensin nurları tasvir eyleyen, sendendir suret sendendir renk,
Yüzümüzü kara çıkarma, alnımızı ak eyle.
Ey NUR! Sensin nurları yaratan, sendendir bütün aydınlıklar, karanlıkta bırakma bizi, yolumuzu aydınlık eyle.
Ey NUR! Sensin Nurları takdir eyleyen,
Sendendir bütün sabahlar, nursuz bırakma bizi, gönlümüzü aydınlık eyle,
Ey NUR! Sensin nurların tekbirini gören, sendendir bütün aydınlanmalar,
Gölgede bırakma bizi, Nur’umuzu daim eyle.
Ey NUR! Sensin nurlardan önceki NUR, senin yaratmanla başlar bütün nurlar,
Yokluğun karanlığında bırakma bizi, başımızı Nur eyle.
Ey NUR! Sensin Nurlardan sonraki NUR, senin taktirinle tamam olur bütün nurlar,
Kabrin karanlığında bırakma bizi, sonumuzu Nur eyle. Ey NUR! Sensin nurlar üstündeki NUR, senin yüceltmenle yücedir bütün nurlar,
Semamızı Nursuz bırakma, üstümüze nur eyle.
Ey NUR! Sensin nurlara benzemeyen NUR, senin tecellilerinle aşinadır bütün nurlar bize,
Nur üstüne Nur ver bize, Nurumuzu Nur eyle.
Ey NUR! Seni kusurdan tenzih eder, noksanlıktan takdis ederiz,
Senden başka ilah yok ki bize medet eylesin,
Birtek SENSİN, Birtek Sensin kurtuluşumuz, Birtek sensin sığındığımız,
İman ver bize, kurtuluş ver hepimize,
Bizi hiçliğin ateşinden kurtar,
Bizi senden uzaklığın cehenneminden al,
Ey Rabbimiz!..

Degerli site ziyaretcileri, böyle güzel eserlerin ortaya cikabilmeleri icin, sanatcilarimiz, hocalarimiz yillarini veriyorlar. Lütfen bu CD leri alarak hem onlara destek olalım hemde eserlerin çıkmasını sağlayalım

Ve bu videoyu hazırlayıp hizmete  sunan http://www.tahapinar.com sitesini ziyaret etmeyi unutmayalım.
Ve
http://www.senaidemirci.net/

Eserlerini temin icin..


Osman Gazi’nin Oğluna Vasiyet Gibi Nasihati

Haziran 1, 2009

Osman Gazi, oğluna olan vasiyetinde belirttiği hususlara, başka bir vesileyle yaptığı nasihatte, daha derinlemesine ve geniş bir biçimde şöyle dikkat çekmişti:

“Oğul! Din işlerini her şeyden evvel ele alıp, yürütmek gayret ve esâsını dâimâ göz önünde bulundur ve bu sakın gevşekliğe uğratma. Çünkü bir farzın yerine getirilmesini sağlamak, din ve devletin kuvvetlenmesine sebep olur. Din gayretine sahip olmayan, sefahate düşkün olan, tecrübe edilmemiş kimselere devlet işlerini verme! Zirâ, yaradanından korkmayan bir kimse, yarattıklarından da çekinmez. Zulümden ve hangisi olursa olsun bid’atten, yani İslâmiyet’e aykırı şeylerden son derece uzak dur! Seni zulüm ve bid’ate teşvik edip sürükleyenleri, devletinden uzaklaştır ki, bunlar seni yıkılışa sürüklemesinler.

“ALLAH-u Teâlâ’nın rızası için, devlet hizmetinde ömrünü tüketen sâdık devlet adamlarını dâimâ gözet. Böyle kıymetli kimselerin vefatından sonra, aile efrâdını koru, ihtiyacı olanların da ihtiyaçlarını karşıla, tebandan hiç kimsenin malına mülküne dokunma. Hak sahiplerine haklarını ver, lâyık olanlara ihsân ve ikrâmlarda bulun ve ailelerini gözet. Özellikle, devletin ruhu mertebesinde olan ve en büyük dayanağı bulunan asker tâifesini (topluluğunu) güzelce idâre edip rahatlarını temin eyle.

osmanli-soyagaci“Devletin bedeninde, kuvvet mertebesinde olan hakikî âlimleri ve fazilet sahiplerini, edip ve yazarları, sanat erbâbını gözetip koru. Onlara hürmet, ikrâm ve ihsânda bulun. Bir ülkede, olgun bir âlimin, bir ârifin, bir velînin bulunduğunu duyarsan, uygun ve lâyık bir usûl ve ifade ile onu memlekete getirt. Onlara her türlü imkânı tanıyarak ülkene yerleştir ki, hükümetin süresince âlim ve ârifler, bilginler, memleketinde çoğalsın. Din ve devlet işleri nizâma oturup ilerlesin.

“Sakın, orduya ve zenginliğe mağrur olma. Hakikî âlim ve âriflere, bilginlere hürmet edip, sarayında onlara yer ver. Benim hâlimden ibret al ki, zayıf, güçsüz bir karınca misâli, hiç lâyık olmadığım hâlde buraya geldim ve ALLAH-u Teâlâ’nın nice ihsânlarına ve inâyetlerine kavuştum. Sen de benim uyduğum ve uyguladığım nizâmı uygula, Muhammed Aleyhisselâm’ın dinini, bu yüce dinin mensuplarını ve itaat eden diğer tebanı himâye eyle! ALLAH-u Teâlâ’nın hakkını ve kullarının hakkını gözet.

“Dinimizin tâyin ettiği beytülmâldeki (devlet hazinesi) gelirin ile kanaat eyle! Devletin zarurî ihtiyaçları dışında sarfiyatta bulunmaktan son derece sakın! Senden sonra geleceklere de aynı nasihatlerde bulun ve iyice tembihle. Dâimâ adâlet ve insaf üzerine bulun. Zulme meydan verme. Herhangi bir işe başlayacağın zaman, ALLAH-u Teâlâ’nın yardımına sığın! Tebanı, düşmanların ve zâlimlerin saldırılarından koru. Haksız olarak hiç kimseye muamelede bulunma. Dâimâ halkını hoşnut edecek şeyleri arayıp, yapılmasını sağla. Onların gönlünü kazanmayı, bunun devamını ve artmasını büyük nimet bil! Tebanın sana olan güveninin sarsılmamasına son derece dikkat eyle.”


Osman Gazi’nin Orhan Gazi’ye Vasiyeti

Mayıs 31, 2009

osman-gaziÖmrünü, kurucusu olduğu Devlet-i Âl-i islâm’ın temellerini sağlamlaştırmak ve onu parlak bir geleceğe kavuşturmak uğrunda adayan Osman Gazi, 1326’da Söğüt’te vefat etmeden önce oğlu Orhan Gazi’ye yaptığı şu vasiyet, tam bir siyasetnâme niteliğindedir:

“Allah-u Teâlâ’nın emirlerine muhalif bir iş işlemeyesin! Bilmediğini şeriat ulemâsından sorup anlayasın; iyice bilmeyince bir işe başlamayasın! Sana itaat edenleri hoş tutasın! Askerine inâmı (nimeti), ihsanı (ikramı) eksik etmeyesin ki, insan ihsânın kulcağızıdır Zâlim olma! Âlemi adâletle şenlendir ve cihadı terk etmeyerek beni şâd et”!

“Nerede bir ilim ehli duyarsan ona rağbet, ikbâl (ilgi) ve yumuşaklık göster Askerine ve malına gurur getirip müminlerden uzaklaşma Bizim mesleğimiz Allah yolu ve maksadımız Allah’ın dinini yaymaktır Yoksa kuru kavga ve cihangirlik dâvâsı değildir Sana da bunlar yaraşır Daima herkese ihsanda bulun Memleket işlerini noksansız gör! Hepinizi Allahu Teâlâ’ya emânet ediyorum!” Sözlerini tamamladıktan sonra tekrar yanına çağırmış ve vasiyetine hususî olarak şunu da eklemişti: “islâmbol’u (istanbul’u) aç gülzâr (gül bahçesi) et!”


BBP'nin Yeni Liderinden İddialı Sözler

Mayıs 29, 2009
Yalçın Topçu

Yalçın Topçu

Türkiye’nin arkasından gözyaşı döktüğü Muhsin Yazıcıoğlu’nun koltuğunda artık Yalçın Topçu oturuyor.

Yükü ağır. BBP Genel Başkanlığı’nın manevi sorumluluğu olduğunun farkında. Üstlendiği misyonu Zaman’a anlatan Topçu, Türk-İslam terbiyesinin üzerine demokrasiyi giydirdikleri- ni belirtiyor. Partinin çizgisi-nin değişmeyeceğine dikkat çekerken, “Genel Başkan’ın emaneti şerefimizdir. Anlayışımız, sonuna kadar demokrasi.” diyor.

Yalçın Topçu, daha sonra sözü elim kaza ve sonrasına getiriyor. Büyük bir travma geçirdiklerini belirten Topçu, BBP’nin özel durumunu şu sözlerle ortaya koyuyor: “Hiçbir siyasi partinin tabanı bizimki kadar duygusal ve gönül gözüyle bakan bir yapı değildir. Bizim gençlik teşkilatı Alperenler’i o günlerde sokağa dökmek, kışkırtmak isteyenler çıktı. Bunlara direndik. Bizim kitlemiz, liderine sonuna kadar duygusal bağlarla bağlıdır. Allah muhafaza, kışkırtıcılar emellerine ulaşsaydı, misyonumuza ters bir hareketi o duygusal ortamda yapsaydım, bir parmak gösterseydim, ülkede kan gövdeyi götürür ve yerel seçimler iptal edilebilirdi. Memleket bugüne kadar görmediği şeyler yaşardı.”

BBP lideri Topçu, demokrasiye gönülden inanıyor. Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği günlerde ve son kurultayda Türk-İslam terbiyesi ile duruşunun üzerine demokrasiyi giydirdiklerine inanıyor. Ergenekon davası ve darbe niyetleri konusunda selefi Yazıcıoğlu’nun anlayışına sahip. Duruşu açık ve net: “Anlayışımız, sonuna kadar demokrasi. Hiçbir şey gizli, saklı ve karanlıkta kalmasın.”

“Yazıcıoğlu öldü, BBP biter” diyenlerin öngörüsünü boşa çıkartmaya kararlı olduklarını da belirtiyor Topçu. “Biz buraya değirmenden gelmedik. 35 yıl birlikte yürüdüğüm bir liderin yanında yetiştim.” derken, BBP’nin dağılmak bir yana, büyüyeceğine inanıyor. Milletin büyük bölümünde bulunan Yazıcıoğlu sempatisinin “Bir benim oyumla mı kazanacak?” düşüncesiyle sandığa yansımadığını, ancak ölümünün ardından halkın partiye sahip çıkmaya başladığını kaydediyor.

Yalçın Topçu, zor bir koltuğa oturduğunun farkında. “Genel Başkan’ın misyonunu sürdüreceğim, emaneti şerefimizdir.” diyen Topçu, “Bizim misyonumuzda sıkıntı yok, vizyonumuzda var.” teşhisini yapıyor. İyi bir kadro kurup, kendilerini Türkiye’ye layıkıyla anlatmanın yollarını arayacaklarını anlatan Topçu, “Öncelikle yapacağım, Genel Başkan’ımın 40 yıllık siyasi yürüyüşünde rastlaştığı, dokunduğu, yoldaşlık edip de ayrı düştüğü herkese ulaşmak ve onları burada toplamak.” ifadelerini kullanıyor. Kongrede rakibi olan Tuna Koç’u ilk MKYK toplantısında yanına oturtacak. Bir partinin iktidara yürümesi için 3P’nin gerekli olduğunu düşünüyor: “Personel, proje, para. İlk ikisi bizde var. Ancak paramız yok. Yine arkadaşlarımızdan, çocuklarının süt parasından kesmelerini isteyeceğiz.”

Nazım Hikmet okuyor, Mahzuni Şerif dinliyor

BBP lideri, kendisini tanımlarken, öncelikle ‘Anadolu çocuğu’ ifadesini kullanıyor. Nazım Hikmet’in şiirlerini okuduğunu belirten Topçu, Mahzuni Şerif hayranı. 12 Eylül öncesinde sokaklarda solcularla kavga ettikten sonra evine gidip Mahzuni Şerif türküleri dinlediğini söylüyor. Ünlü ozan hastalandığında da Yazıcıoğlu’nu ikna ederek birlikte ziyaretine gitmişler. Okuduğu son üç kitabın ikisi Ayşe Kulin’e ait. Adı Aylin ve Füreya. Orhan Pamuk’u ise ‘eserlerinde halkla cedelleşme hali gördüğü’ için okumuyor.

Alperenlere güveniyorum

BBP’nin gençlik teşkilatı olan Alperen ocakları, ülkenin en dinamik yapılanmalarından biri olarak gösteriliyor. Alperenlerin hiçbir zaman tahriklere gelmeyeceğini belirten Topçu, Yazıcıoğlu gibi gençlere güveniyor: “Davamız ve terbiyemiz icabı genel başkana itaat esastır. Genel başkan seçildiğimde beni ilk kutlayanlar Alperen ocakları oldu. Aldığımız terbiye gereği ne lidere karşı gelirler ne de oyuna, Alperenlerimiz rahmetli Genel Başkan’ımızın vefatı günlerinde büyük bir sınav verdi ve sınavı başarıyla geçti. Bu konuda içim rahat.”


Nur'un Büyük Kumandanı: Zübeyr Gündüzalp

Nisan 16, 2009

Bir kısım büyük zâtlar var kir onlar hayatta iken meşhur olmamıştır, daima kendini gizlemiş ve saklamıştı.
Bir futbolcu gibi, bir boksör veya güreşçi gibi büyük kitleler tarafından tanınmamıştır.
Büyük kitlelere hitap etmemiştir bunlar yer altına düşen çekirdek gibi,
ölümden sonra çiçek açar, yapraklanır, koku ve meyve vermeye başlarlar.
Onların, bu bilinmez zâtların hayatı ölümlerinden sonra başlar.

İşte Zübeyir Gündüzalp da bunlardan birisidir.
Gerçek önderler, hakikî rehberler ve yol göstericiler de bunlardır zaten…

Yazının devamını oku »


Yaren Teşkilatının Kuruluşu ve İşleyişi

Nisan 15, 2009

Yaren on beş – on altı yaşların üzerindeki erkeklere açık bir teşkilattır.

Yaren’in bit üst yaş sınırı yoktur. Yaren en az 25 en çok 30 kişiden oluşur. Teşkilat yaş sınırlamısına göre metebelenir. Yaren’in dörtte biri 55 yaş üzeri, dörrte ikisi 25 – 50 yaşlarında kalan, dörtte biri ise 16 – 25 yaşlarında olması geremektedir.

Yazının devamını oku »


Yaren Teşkilatının Kuruluşu ve İşleyişi

Nisan 15, 2009

Yaren on beş – on altı yaşların üzerindeki erkeklere açık bir teşkilattır.

Yaren’in bit üst yaş sınırı yoktur. Yaren en az 25 en çok 30 kişiden oluşur. Teşkilat yaş sınırlamısına göre metebelenir. Yaren’in dörtte biri 55 yaş üzeri, dörrte ikisi 25 – 50 yaşlarında kalan, dörtte biri ise 16 – 25 yaşlarında olması geremektedir.

Yazının devamını oku »


TÜRKLERDEN Topladığımız Paralarla Kürdistan'ı Kurabiliriz

Nisan 13, 2009

“ATATÜRK ismini kullanırsak bunu daha rahat yapabiliriz. Hem para toplar hem destek alırız, kampanyalar düzenler, TÜRKLERDEN topladığımız paralarla, KÜRTLERİ daha bilinçli hale getiririz, cahil insanlarla KÜRDİSTAN’ı kuramayız, Hristiyanlığı bu şekilde daha rahat yaymamız da mümkün.”

Bu sözler 12. Dalgada göz altına alınan Türkan Saylan’a ait. Türkan Saylan’ın kapatma davasından, muhtıra girişimlerine; PKK’lılara burs vermeden, misyoner faaliyetlere kadar pekçok noktada adı geçiyor. İşte hızlı tur.

13 Aralık 1935 günü İstanbul’da dünyaya geldi. Cumhuriyet döneminin ilk mütahhitlerinden Fasih Galip Bey ile evlendikten sonra müslüman olup Leyla adını alan İsviçreli Lili Mina Raiman çiftinin beş çocuğunun en büyüğüdür. 1957’de evlenmiş, iki oğlan çocuk annesi olmuştur. Biri grafiker diğeri hekim iki oğlundan iki torunu vardır.

Yazının devamını oku »


Şefkat

Mart 26, 2009

Tebliğ insanı, her şeyden evvel bir şefkat kahramanı olmalıdır. O, kaba kuvvet kullanarak hakkı kabul ettirme gibi bir yanlış yola tevessül etmemelidir. Zaten Allah (c.c)’a îmanın kalbte oturaklaşması da böyle bir yolla asla mümkün değildir. İrşâdda şefkat, kalb ve gönülleri eritir; muhatabın gönlünü Allah ve Resûlü’nü kabule hazır hâle getirir.

Tebliğ adamı, muhatabını ikna ederek inandırır, ilmiyle yoğurur ve faziletleriyle kendine cezbeder. Tebliğ insanını gören ve onunla tanışan herkesin, onu faziletlerle donatılmış bir abide şahsiyet olarak görüp kabullenişleri, onun söylediklerinin kabulünde tesiri, inkâr edilemeyecek kadar açıktır. Korkutulan kitleler, meseleleri despot bir hava içinde sergileyenlerin şahsında, onların tebliğ etmek istedikleri hakikatlerden de ürkerler. Tebliğ edilen hakikatler, ne kadar sıcak ve ne kadar can alıcı da olsa, anlatanlardaki soğukluk dinleyenler üzerinde olumsuz tesir icra edecektir.

Böyle bir davranış ise fayda değil, sadece zarar getirir. Hiç kimsenin de insanları kendi hatalarından dolayı İslâm’dan soğutmaya ve ürkütmeye hakkı yoktur.

Yazının devamını oku »